Türkiye’nin en büyük rakibi aslında kendisidir. Ülke, özellikle 1950-1960’dan sonra siyasi olarak kendisiyle sürekli kavga eder duruma gelmiştir.

Bu nedenle iktidara kim gelirse gelsin, bu kavga bitmiyor. Kavga bitmediği için, bu durum ülkenin önündeki en büyük engeli ve kaosu oluşturuyor.

İşte Türkiye’nin asıl gündemi, bu bir türlü bitmeyen siyasi kavga olmalıdır. Çünkü insanların başka bir Türkiye’si yok ve başka bir yere de gidemeyeceklerine göre, bu kavgayı bir şekilde sonlandırmak zorundalar.

Bu Kavga Bitmeli

Eğer bu kavga bitmezse, Türkiye’de çok fazla bir değişim olmaz. Türkiye’nin içindeki bu kavga, en çok düşmanlarını sevindiriyor. Bu yüzden "dış mihraklar" diye tabir ettiğimiz düşmanlarımızın burada bir şey yapmasına gerek kalmıyor; biz, kendi kendimize her gün yeni bir kavga gündemi yaratabilecek kabiliyetteyiz. Bu bağlamda, Türkiye’nin önündeki en büyük problem, kendi içindeki kavgayı nasıl sonlandıracağıdır.

İdeolojik ve Siyasi Kutuplaşma

Türkiye'de uzun süredir devam eden bir ideolojik ayrışma mevcuttur. Laiklik ve sekülerizm ile muhafazakâr değerler arasındaki gerilim, siyasi sahnede belirleyici bir unsur olmuştur. Modernleşme ve laiklik ilkelerini savunanlarla, daha dindar ve geleneksel kesimler arasında uzun zamandır süregelen bir çatışma bulunmaktadır. Bu kutuplaşma, partiler ve liderler arasındaki siyasi çekişmelere de yansıdığı için, sorun içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Teğmenler Kavgası Bunun En Büyük Göstergesidir

En son, Harp Akademisi'nden mezun olan genç teğmenlerin "Atatürk’ün askerleriyiz" sloganının ardından yaşanan siyasi kavga da bunun en büyük göstergesidir. Türkiye’nin bu kavgayı nasıl çözeceği ayrı bir sorundur. Ancak bu sorun çözülmediği sürece, Türkiye hep kendisiyle kavga edecek ve düşmanlarını sevindirecektir. Türkiye, önce kendi içindeki düşmanla barışmalıdır.

Tandoğan Uysal