İzmir 'de Katip Çelebi Üniversitesi'nin öğrencileri ile toplandık, sohbet ettik dün. Konuştuğum gençlerin hepsi hem çalışıp hem okuyor. Kiraları 8 binden aşağı değil. Part time işlerde çalışıyorlar. Sadece kiraya gidiyor kazançları, üstünü aileler tamamlıyor. Okuldan ayrı hayatları ekmek parası derdine düşmek olmuş durumda. Psikolojik durumları artık karşılaştıkları güçlüklerden yıpranmış. Haliyle " İrlanda, Yunanistan, İtalya vb ülkelere gidip bari orada bulaşık yıkasak, en azından kazandığımızı biriktirir biz ailemize destek oluruz" diyenler var aralarında. Çünkü aileleri de maalesef bu dar boğazdan nasibini almış. Anneler babalar üniversite lise çağında evlatları olduğu için 3-4 saat uykuyla iki iş yapmaya çalışıyorlar. 70 yaşında emekli olup taksicilik yaparak evlat okutanlar da var içlerinde.
Bunları düşünüp eve dönerken bir mesaj geldi İstanbul'dan. İçimi yakan, beni perişan eden bir mektup iliştirilmiş mesaja. Dün 20 yaşında hayatının baharında gencecik bir kız evladımız Marmaray'ın altına atmış kendini. Sorumluluk sahibi geçinen hepimize de bir mektup bırakmış ...
Mektup şöyle:
“Yoruldum 20 yaşındayım. Bütün gençliğimi çaldılar. Demokrasi nedir tanımadım. Atatürk’ü çok özlüyorum. Kılıçdaroğlu’nun bu ülkeyi tekrar yaşanabilir bir konuma getirebileceğine inanıyordum. Ama önüne her türlü engeli koyuyorlar. Bir kadın olarak hiçbir zaman özgür hissetmedim. Ailem beni her türlü desteklese de ben özgür hissetmedim. 2 yıldır psikolog ile destek görüyorum. Çocukken de bozuktu. Bu ülkenin insanı yüzünden çocukluğumu yaşayamadım. Gençliğimi yaşayamadım. Bir ders kitabı alıyorum 200 lira. Bir mont alayım diyorum 1000 lira. Markete gideyim diyorum cebimden en az 300 lira gidiyor. Psikoloğa gidiyorum 1000 lira. 1000 lira da ilaç param. Biraz kendime bakayım diyorum spor parası. Biraz giysi alayım diyorum para. Babam sabah 6’lardan akşam 8’lere kadar çalışıyor yazık değil mi ona? Annem çalışıyor ama aldığı parayı biriktirse ölene kadar bir ev alamaz. Etek giyiyorum erkek kadın demeden herkes bana bakıyor. Ben Atatürk genciyim. Özgürlüğümü bir tek ölüm alır. AKP’ye ve destekleyenlerine hakkımı helal etmiyorum. 20 yaşındayım elimde hiçbir şey yok. Ne bir birikim ne de kültürel anlamda.
Ailemden özür diliyorum. Sizi çok seviyorum. Lütfen beni iyi hatırlayın. Benim ideallerimi unutmayın. Sevgilim, lütfen kendine iyi bak, seni seviyorum. Melisa, tek arkadaşım sensin. Seni seviyorum. Beni unutmayın. Ben çok acı çektim.”
Genç bir yurttaşını kaybetmiş ülkemin başı olsun !
Bizler "Yurttaş" olarak vatanımızı düşmanlara karşı müdafaa ederiz. "Yurttaş" olarak ülkemizin kalkınması ve gelişmesi için çalışırız. "Yurttaş" olarak kamu mallarına sahip çıkarız. "Yurttaş" olarak aynı vatanı paylaşan insanların örflerine ve geleneklerine saygı duyarız.
Şimdi size soruyorum 21. Yüzyılın Ataları, Değerli Yurttaşlarım;
Vatanımızı düşmanlara karşı koruyacak bizler kendimizi tarafgirlikten alamıyor birbirimize karşı düşman ilan ediliyorsak,
Ülkeye ait kaynakların, kurumların ya özel şirketlere verilmesine ya da itibarlarını yitirecek kişiler tarafından yönetilmesine bile kendi konfor alanımızı düşünerek ses çıkaramıyorsaķ,
Birbirimizin düşüncelerine saygı duymuyor, haricimizde kalan herkese kin ve nefret duyuyor ve hatta karşılıklı beddua ediyorsak....!
Biz "yurttaş" mıyız?
20 yaşında bir gencin intiharında ve gençliğin yaşarken düştüğü çaresizlikte Yurttaş olamamış halimizin payı var mı?
Cevap "evet"se atalarımızdan aldığımız emanete hıyanettir bu!
Hey Onbeşli türküsünü yaktıran bizim atalarımızdı. 57. Alayı nasıl unuturuz ? Hiç görmediği bizler için bir an bile düşünmeden ölüme koşanların emaneti bizde!
Şimdi bizim mirasçılarımız biz hayattayken intihar ediyor! Söylesene bu bizimki emanete hıyanet değil de nedir ?
Allah aşkına bırakın menfaat savaşlarınızı! Yurttaş olduğumuzu hatırlayın ve 21.Yüzyılın Ataları olduğumuz gerçeği ile yüzleşin! Ne kadar zengin olursa olsun insanın götüreceği bir top kefen o da nasibi ise...
Velhasılı, bak kardeşim, 20 yaşına düşmüş gönül yorgunlarının yaşları!
Dinlenemiyoruz zira yorgun olan gönlümüz!
Lütfen menfaat hesaplarınızı valizinize yerleştirip girdiğiniz kapıdan vakti geldiğinde çıkmayı da bilin !
Siz birbirine çemkirmeyi adet edinen yurttaşlarım;
Soruna çözüm, orta yol bulmadıkça üstelik aklı selim davranmadıkça maalesef siz sorunun taa kendisi oluyorsunuz. Bunu her iki tarafın taraftar seçmenleri için yazdığımın altını çizmek isterim.
Merak ettiğiniz seçim analizim bu!
Bu gece ben doğurmadığım bir evladı kaybettim! İdealini, hayalini gerçekleştiremediğim, atalarımdan aldığım emaneti sana ulaştıramadığım için hakkını bana helal etme, benim yurttaş meleğim. Demin baki olsun.
İyilerin sesi ve eylemleri kötülerin önüne geçmeyi başardığı gün evlatlarımız da bizimle yaşayacaklar.
Her karanlık bir gün mutlaka aydınlığa yenik düşecek. Biz bu inanca tutunacağız. Herkesin kendi için savaştığı yerde bize barış için savaşmak düştü. Bu yolda insan bir kere ölür, ve fakat her gün değil!
Son cümle gönlümün sahibi iki Mustafa'ya aittir.
"Umutsuz durumlar yoktur , umutsuz insanlar vardır. Ümit var olunuz. "
Haydi selametle...