Eğer 2024 yılında hafızamı kaybetmiş olsaydım muhtemelen şu an AK Partili olmazdım.

Ama 1986 doğumluyum ve hafızamı kaybetmedim.

Sandıkların tekrar tekrar kurulduğu, bir hükümetin ortalama 10 ay iktidarda kaldığı, gelenin gideni arattığı yıllardı 90'lar.

Ordu mutlak bir güçtü ve nefesi daima iktidarların ensesindeydi.

Atatürkçü Ordu vs hepsi hikaye...

Bir düzen vardı. En tepesinde Ordu duruyordu.

Kut anlayışında nasıl ki Kral yönetim hakkını Tanrı'dan alırsa, Ordu da erkinin kaynağını sözde bir Atatürkçülüğe yaslar ama o Atatürkçülüğün içi asla dolmazdı.

Daha önce iki kez darbe ve yanı sıra pek çok muhtıra ile seçilmiş iktidarlara balans veren Ordu 28 Şubat'ta da sahnedeydi.

28 Şubat'a İmam Hatip Lisesine devam eden bir orta okul öğrencisi olarak yakalandım. Bana sadece İmam olabileceğimi söyleyen bir düşünceye boyun eğmedim. Üniversitelere girişte kat sayı sarmalında yitip gitmemek için yeterince küçük, ama hiç bir şeyi unutmayacak kadar büyüktüm. Bu esnada Liseye devam eden abiler ve ablalar benim kadar şanslı değildi. Gelecekleri ellerinden alınan o gençleri, sokak eylemlerinde biraz ileri gittikleri için bayramı cezaevinde geçirecek gençlerle mukayese dahi edemem. O dönem kat sayı problemi öyle bir mesele idi ki sadece İmam Hatip Liselerinin önünü kesmek için gözlerini dahi kırpmadan tüm meslek liselerini kat sayı puanı tırpanı ile tırpanladılar. Bugün Teknik Lise dendiğinde yüzünüz buruşuyor ama sebebini bilmiyorsanız, sebebi o günlerdir.

O esnada tesettürlü hanım kızlardan üniversiteye devam edenler vardı. Bunları başlarını açmaya ikna etmek için üniversite kapılarında kurulan ikna odalarına alıyorlardı. O ikna odalarını kuran teyzelerden birisini sonra kanser olunca aldığı kemoterapi gereği başını bir eşarpla örtmek durumunda kalmasıyla hatırlıyorum. Bu dahi öyle bir ironidir ki kendi başına semavi ve muktedir bir gücün varlığına delildir nazarımda. Umarım hayata gözlerini yumarken yüreğinde bir parça nedamet hissetmiştir.

Kırmızı ışıkta durmakla meşhur bir Cumhurbaşkanı'nın inançları nedeniyle bir YAŞ kararnamesinde ihraç ettiği binlerce subay gördüm. Deniz Binbaşı İskender Pala o günü şöyle anlatır. "İhraç edilince lojmandan da yaka paça atıldık. Kış vakti bir caminin metruk, rutubet içindeki müezzin lojmanına kısa bir süre için aile olarak sığındığımızı hatırlarım"

Hastanelerde şifa bekleyen hastaları görünce üzülüyorum şu an. İçim eziliyor. Ama geçmiş hatıralarım inanın daha keyifli değil. Bir bono ile bir hastane arasında nasıl bir bağ olduğunu şimdiki gençler bilmezler. Hastanın taburcu olması için ödeme yapamayan yakınları hastaneye bono / senet verir de öyle alırlardır hastalarını. Yo hayır. Özel değil. Devlet Hastanelerinden bahsediyorum.

Bir sırada 3 kişi ve bir sınıfta 60 kişi okudum ben ilkokulu. Resim dersimizde olmadı mesela. Zaten resim defterini açsan diğer iki arkadaşına sıra üstünde de yer kalmazdı. Şimdilerde gökkuşağı renklerine bürünüp onur yürüyüşü yapan gençler ile 2002 sonrası standartlaşan resim dersleri arasında bir bağ var mıdır bilemiyorum ama ömrümün en karanlık çağları 90'lardı.

Bugün olsa belki AK Partili olmazdım.

Ama Ordunun göreve çağrıldığı, e-muhtıralar yayınlandığı, seçilmiş iktidar partisine karşı kapatma davası açıldığı yıllar biliyorum. Anayasa Mahkemesinde bir oylama yapıldı. Kahir ekseriyet kapatılsın diye oy kullandı. Ama nitelikli çoğunluk aranıyordu. Ak Parti kapatılamadı.

AK Partiye adaletin nasıl evrilip çevrileceğini öğreten Sabih KANADOĞLU diye bir hukukçuyu da hatırlarım. 367 tartışmasıyla bugüne bakiye kalan tüm hukuksuzluklar için mutlak bir ilham kaynağıdır. Bugün hukuka güzelleme yapanların o gün gözümüzün içine baka baka hukuku nasıl maskara ettiklerini hatırlarım.

Bunlar hafızamın bugüne kontrast yaratan karanlık kısımları..

Ama aydınlık yönleri de çok fazla.

Altyapı, teknoloji, kurumsallaşan devlet...

Kimsenin AK Parti yol yaptı vs tiradını dinleyecek tahammülü yok biliyorum. Girmeyeceğim.

Ankara yıllarım. Gazi Hukuk. 2004 - 2009

Bir belediyenin nasıl hizmet vermesi gerektiğine dair fikir sahibi olduğum yıllardı.

2009 sonrası döndüğüm Muğla'da her Allahın günü belediyecilik nasıl yapılmazı hatmediyorum her gün.

Evet başta dediğim gibi 2024 yılında hafızamı kaybetmiş olsaydım  o tarihten sonra gördüklerim itibariyle muhtemelen şu an AK Parti saflarında olmazdım. Ama 1986 doğumluyum ve hafızamı kaybetmedim.

100 yıllık Cumhuriyet tarihinde Anadolu insanı sadece son 10 yıldır her türlü baskı ve vesayet tesirinden uzak biçimde iktidarda. Ne oldum delisi deyin, güç zehirlenmesi deyin, şımardılar deyin. Muhtemelen haklısınız da...

Ama onlar zamanında harika işler başardılar.

Bizi devraldıkları noktaya kıyasen oyunun seviye seviye ilerisine taşıdılar.

Ve oldukça basit bir rasyonellikle şunu söylüyorum, memleket için daha iyi bir alternatif bulana dek burdayım.

Vasat alternatiflere ve geçmişin karanlık günlerine öykünenlere inat burdayım.

Hatırlıyorum ve hafızamın gereği olarak burdayım.