Bodrum yarım adası adeta 1970’li yıllarında keşfedildi.
Daha önce Bodrum, sünger, zeytinyağı, balıkçılık ve mandalina ürünlerine dayanan bir ekonomi ile varlığını devam ettiriyor idi.
Milas Bodrum yolu 1977 yılında bu günkü sahile alınınca Bodrum'a ulaşım kolaylaştı.
1995 yılında da Milas -Bodrum hava alanı açılınca Bodrum turizmi adeta patladı.
Bodrum'da önce ikinci konut dediğimiz yazlıkçıların iltifatına mazhar oldu.
Sonra da otel ve tatil köyleri Bodrum'u keşfettiler.
Bodrum günümüzde sanki Muğla ilinin değil de İstanbul ilinin bir ilçesi konumuna geldi.
İstanbul’da oturan iş insanları İstanbul’dan Bodrum'a gelip hafta sonlarını geçirmeye başladılar.
Bodrum’da inşa edilen yâr limanları da Bodrum turizmini başka bir boyuta taşıdı.
Böylece Bodrum, İstanbul sermayesinin ilgi alanına girdi.
İstanbul sermayesi evlerini tesislerini yapmak için, Bodrum imar mevzuatını zorlamaya başladılar.
İmar planı tadilatları ile büyük randlar yaratılmaya başlandı.
Hazine arazilerine tecavüzler de basını aldı gitti.
İstanbul sermayesi gelir iken, yanında mafya tipi insanlar da Bodrum'a hücum ettiler.
Esrar da böylece Bodrum'u mesken tuttular.
Dışarıdan gelen açgözlü sermayedarlar suçlanmaya başlandı böylece.
Dışarıdan gelenleri suçlamak işin kolayıdır.
Bodrum’da hayata geçirilen yasa dışı eylemlerde, imar planı tadilâtlarında mahalli yöneticilerin hiç mi suçu yok.
Mahalli yöneticilerin, Bodrum yağmalanır iken, yollarda, barlarda eroin satılır iken hiç mi suçları yok?
Devlet ve mahalli yöneticiler yabancı yerli ayrımı yapmadan hem imar anarşisine hem de eğlence yerleri ile sokaklardaki anarşiye dur demelidir.
Aksi halde Bodrum, Türkçedeki karşılığı olan Bodrum'a dönecektir.
Bodrum'a bu kötülüğü yapmaya kimsenin hakkı yoktur.