Geçen gece okul arkadaşım Erdal Özbakır'i rüyamda gördüm.
Sabahleyin, yani bugün de telefon ile kendisini aradım.
Telefonu cevap vermedi.
Bir iki dakika sonra o beni aradı.
Hayrola, dedi.
Özledim seni, onun için aradım, dedim.
Hal hatır sorduktan sonra neler yapıyorsun, seni 50 yıldır görmedim. İyimisin, diye sordum.
Arkadaşım " Özden İstanbul’a okumak için geldim. Bir daha İstanbul’u terk etmedim. İstanbul’a yerleştim" dedi.
İstanbul’da okur iken İstanbul’un nüfusu 1,5 milyon idi.
Bugün ise 16 milyon insan İstanbul’da yaşıyor.
Askerliğimi İzmit'de yapmıştım.
Bugün Marmara denizi çevresinde 25 milyon insan yaşıyormuş.
Sanayinin başkenti İstanbul.
Kültürün başkenti İstanbul..
Ekonominin başkenti İstanbul.
Eğitimin başkenti İstanbul..
Sporun başkenti İstanbul.
Medyanın başkenti İstanbul..
Bir şehre bu kadar yüklenilir mi?
Bütün yumurtaları aynı sepete koymak gibi bir şey bu.
Boğazı çok seviyor olabilirsiniz,
Adaları çok seviyor olabilirsiniz,
Tarihi de çok seviyor olabilirsiniz.
Bunlara saygı duyarım.
Türkiye’de Boğazı, adaları ve tarihi olan ve en azından İstanbul kadar güzel ikinci bir şehri daha var.
Çanakkale..
Hem de Kazdaglarindan gelen sağlıklı havası da cabası .
İstanbul’a yapılan yatırımların yarışı Çanakkale'ye yapılamaz miydi?
Tabi ki yapılabildi.
İstanbul’u o denli çok sevmişiz ki, onu adeta sevgimizle boğmuşuz.
Küçük bir coğrafyada 16 milyon insanı yaşamaya mecbur ederseniz, hem İstanbul’dan hen de Marmara denizinden olursunuz.
16 milyon insanın dışında İstanbul’a gelen turistleri de hesaba katar isek, İstanbul’u adeta nefes alamaz hale getirmişiz.
İstanbul’u ve Marmara’yı kurtarmak için yeni cazibe merkezleri oluşturmak zorundayız.
Aksi halde havada bulut, İstanbul ve Marmara’yı unut noktasına geleceğiz.
MÜSİLAJ olayını bir alarm olarak kabul etmek gerek.
Benden hatırlatması..