Kimse Türkiye Cumhuriyeti’nin kıymetini dünya haritasına bakmadan anlayamaz.
Türkiye devleti dünyanın en lüks, en değerli bir parseli üzerinde bulunmaktadır.
27 Mayıs 1960 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk darbe ile tanıştı.
Bu darbe Türk milletine öyle sempatik gösterildi ki, Türk devleti, 27 Mayıs gününü “Demokrasi Bayramı” olarak 20 yıl kutladı.
Bu kutlamaları yapar iken, 12 Mart 1971 darbesi ile tanıştık.
Bu darbe ile “ne oluyor? ” der iken, 12 eylül 1980 darbesi ile demokrasimiz yine büyük bir yara aldı.
Darbeler Türkiye’nin kaderi olmuş idi adeta.
17 yıl Demokrasimiz iyi kötü yürür iken, 28 Şubat 1997 günü tekrar bir darbe ile karşılaştık.
Ama bu seferki darbe post modern bir darbe idi.
Bu post modern darbede meclisimiz kapatılmadı.
27 Mayıs 1960 darbesi Başbakan Menderes’e karşı yapılmış idi.
12 Mart 1971 darbesi Başbakan Demirel’e karşı yapılmış idi.
12 Eylül 1980 darbesi yine Başbakan Demirel’e karşı yapılmış idi.
28 Şubat 1997 post modern darbesi maalesef, iki darbe mağduru Cumhurbaşkanı Demirel’in desteği ile yapıldı.
Bu darbede sanki Süleyman Demirel, “İki darbe sırasında bana sahip çıkmadınız, o zaman ne haliniz var ise görün” mantığı ile hareket ediyor idi.
Ama olan ülkeye oluyordu.
Son darbe teşebbüsü de 15 Temmuz 2016 günü yaşandı.
27 Mayıs 1960 yılından beri Türk halkının için için kanayan bir yarası vardı.
Sevdiği, meclise gönderdiği milletvekilleri bir el tarafından darbe ile yönetimden uzaklaştırılıyor idi.
Bu biriken öfke 15 Temmuz 2016 gecesi patladı ve darbecilerin önüne bir baraj gibi çıktı.
O gece bir destan yaratıldı.
Ve darbe girişimi başarıya ulaşamadı.
Bu direniş bir halk destanı idi.
Neden destan idi?
Çünkü tüm darbelerin arkasında güçlü bir Türkiye görmek istemeyen derin ABD devleti vardı.
Bir alışkanlık, bir adam yerine konmama duygusu o gece yok edilmiş idi.
15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye’nin makus talihinin son verildiği bir gün olarak tarih kitaplarında yerini alacaktır.
Birçok kişi ne kadar tarihi bir gece yaşadığımızın farkında değil.
1789 Fransız devrimi yaşanır iken de birçok Fransız vatandaşı, ne büyük bir devrimin içinden geçtiklerini fark etmemişler idi.
Bu işler böyle yaşanıyor ve tarih de böyle yazılıyor….