Orhan Başkan…
Henüz 14 yaşımda iken bol araç konvoylu bir seçim dönemini hatırlıyorum.
Şimdiki gibi ısmarlama adaylar değil, partililerin içine sinen ve bu durumun da seçim çalışmalarına bir coşku ve konvoy olarak yansıdığı bir siyasi dönemdi.
Önce, 12 Şubat 1989 yılında yapılan ön seçimle delegasyonun kabulünü alarak aday olmayı başarmış, daha sonra ise SHP’nin Muğla belediye başkan adayı olarak 26 Mart 1989 yerel seçimlerine girmişti Orhan Çakır.
Anavatan Partisi’nin adayı Hamdi Yücel Gürsoy en ciddi rakibiydi. Velhasıl seçim bitmiş, rakibi Gürsoy karşısında ipi göğüsleyen taraf olmuştu Orhan Çakır.
Bu seçimle başlamıştı Muğla’nın unutulmaz belediye başkanı olma günlüğü Orhan Çakır’ın.
Çocukluk dönemlerimde kafama kazınan o hareketli seçim dönemini bugün düşündüğümde, propaganda yönünde olsun, aday düzeyinde olsun, seçmen ve delege tercihine saygı olsun her anlamda kaliteli bir dönemin izlerini taşıdığını pekiştiriyorum hep.
Bu nedenle de, Çakır’ın girdiği seçimi kazanması, taraflı tarafsız memnuniyetle karşılanmıştı.
Çünkü toplum nezdinde kabul görmüş sevecen, mütevazı bir isimdi.
Dedelerimden, anne-babama kadar olan aile yapımızla olan tanışıklığının yanında, ben ismini daha çocuk sayıldığım o 1989 seçimlerinin yapıldığı dönemde öğrenmiştim.
Sonra medya sektörüne adım atıp, ta bu noktalara taşımaya başardığım meslek hayatımın başladığı 1994 yılı, Orhan başkanla teşriki mesaimizin başlangıcı olmuştu.
Yaptığım tüm eleştirel ya da övgüsel bazdaki haberlerin karşılık ve muhataplığı gibi net bir ifadeyle tanımlayabilirim kendisini.
Ve bir o kadar da, bir yönetici hoşgörüsüne sahipliğin karşılığı.
Bir sohbetimizde, “Babamın şoförlük yaptığı belediyeye başkan oldum” diyerek, özünü, sözünü, yerini, yurdunu bilen insan tasviriydi Orhan Çakır.
Dünya görüşünün karşısındaki siyasi yapılara gönül vermişlere bile aynı derecede hoşgörülü bir insandan söz ediyorum.
Taraflı tarafsız herkesin gönlünde taht kurmuş bir ismi kaleme alıyorum.
Milletvekili olma sevdasıyla sonlandırdığı belediye başkanlığı görevinden sonra, günümüz siyaset ve bürokrasi anlayışını hakim kılan, “varken varsın, bitti mi unutulursun” tezini çürütmüş, yokken de unutulmayan, gönüllerdeki insandı Orhan Çakır.
Muğla’nın sorunlarının çözümüne ilişkin ekranlarda boy gösterdiğim televizyon programımın başlıca konusuydu hep görev alanından dolayı.
Sivrisineğe yol açan bataklıktan, hizmet bekleyen mahalleye, ortalığa atılmış çöplerden yükseltilmiş kaldırımlara kadar ne varsa ekrana eleştirel olarak yansısa da, nüktedan yapılı diyaloglarımızı unutmam mümkün değil.
Haber yapıldıktan sonra oluşan bu diyalogların sonra ki aşaması ise, sorunun giderildiğini şahsıma bilgi vermek içindi.
Başkan Çakır’dan aldığım bilgi neticesinde ben de söz konusu yere bir kere daha gider, yayınımızın etkili olduğunu, sorunun belediye tarafından giderildiğini ve konuya duyarlılık gösteren Belediye Başkanı Orhan Çakır’a teşekkür etmeyi ihmal etmeyerek adeta bir demokrasi işlerliğini ortaya koyuyorduk.
O süreçte hiçbir eleştirel yayına kişisellik katmadan, hissi davranmadan ve “ben sana gösteririm” duygusuna kapılmadan, rövanş alma yöntemine başvurmadan görev yaptı.
Belediye başkanlığı görevini bırakıp, milletvekili olmaya karar verdiği güne kadar mesleki anlamdaki iletişimimiz hep bu ölçütte devam etti.
Sonrası malum. Siyasi hayatını noktaladığını inandığımız bir evrede, 2014 yerel seçimleri öncesi bir atakta bulunarak, Menteşe’ye tekrar belediye başkan adaylığını hatırı sayılır bir kalabalıkla açıklamıştı. Etrafı, kendisini yeniden belediye başkanı olarak görmek isteyenlerle doluydu.
Buna gerek var mıydı, tartışılır ama bildiğimiz bir gerçek vardı ki, milletvekili olma hayali kurup, görevinden ayrılmasa, belki bugün hala daha belediye başkanıydı.
Varlığı ve ismi hep etkiliydi. Ama o bir belediye başkanı gibi değil, bu şehrin bir abisi gibi yaşadı. Seçim yatırımı olsun diye değil, samimiyetini yansıttığı duruşuyla herkesin iyi gününe, kötü gününe yetişmeye başladı.
Kendisi için kurulacak çok cümle var. Dokunduğu çok yaşamlar ile beraberinde her belediye başkanına nasip olmayacak kadar gördüğü saygı var.
Vefat haberini aldığımız 12 Temmuz Pazar günü hepimiz derinden etkilendik. Ölüm her faninin yaşayacağı bir son ama bazı kimseler var ki…
İşte o bazılardandı Orhan Başkan, nam-ı değer Orhan abimiz.
Vefat haberinin duyulmasıyla sosyal medya adeta yıkıldı. Ciddi orandaki bir insan topluluğu tarafından sevgi-saygıyla anılmak ve yaşadığı şehre iz bırakmak, herkese nasip olmaz hele ki her belediye başkanına nasip olmaz.
Demek ki, dünyayı sevgi kurtaracak diye boşuna söylenmiyor. Sevginin, saygının, hoşgörünün ve gülümsemenin adı oldu Orhan Başkan.
Bu kadar insan, bugün aynı insani elzemlerde birleşiyorsa, bunun, insanlığın Orhan Başkan gibi güzel insanlara, hoşgörülü ve samimim yöneticilere olan özleminden kaynaklı olduğu gün yüzü gibi aşikar.
Bizler, senin gibi bir insanı, senin gibi bir belediye başkanını tanımak ve temas etmekten dolayı çok şanslıyız Orhan Başkan.
Toprağın bol, mekanın cennet olsun.