Eve evet, içinde bulunduğumuz dönemde siyaset yapmak zor.
Ya da yeni bir oluşum içinde siyasetçi kimliğiyle yer almak zor bir başka deyişle.
Ülkede ve Muğla’da genele ve yerele baktığımızda 20 yılık bir genel iktidar, 22 yıllık da bir yerel iktidar var.
Özellikle de son yıllarda çok sayıda yeni parti oluşumlarına gidildi.
Var olanların yanına İYİ Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi, Doğru Parti, Yenilik Partisi, Memleket Partisi, Zafer Partisi de eklendi.
Çok partili, bol partili bir sistemin hakkı veriliyor adeta.
İktidar, iktidar ortağı ve muhalefetin içinden doğan partiler Türk siyasetinde yeni bir sinerji yaratmak için kıyasıya bir mücadele içindeler.
Genel ve yerel iktidarların görev sürelerini özellikle sundum.
Bu süreler, illerdeki yeni oluşumların teşkilatlanma girişimlerinin ne denli zor olduğunu gözler önüne sersin diye.
Neden zorluk edebiyatı yaptım bir örnekle aktarayım.
Muharrem İnce’nin liderliğinde kurulan Memleket Partisi’nin Menteşe kurucu İlçe Başkanı Ferah Gümüş gazetemizi ziyaret etti.
Gümüş’ün sebebi ziyareti, partisinin 1 Eylül’de yapılacak olan Muğla 1. Olağan Kongresine gazetelerimizi davet etmekti.
Tabi davetiyeyi bırakıp gitmek olmazdı. Dolayısıyla da hoş bir sohbetin içine koyulduk.
Ferah Gümüş aynı zamanda Menteşe Belediye Meclisi de üyesi.
Belediye Meclisine CHP saflarındayken girdi ancak, el kaldırıp, indiren bir belediye meclisi üyesi olmak istemeyip, bugüne kadar adı hatırlanmayan bir belediye meclisi üyesi olmamak için Memleket Partisi’ne katıldığını biliyoruz.
Şu anda da Memleket Partisi’ni Menteşe Belediyesinde temsil eden tek belediye meclis üyesi.
Sohbetimiz anında siyasete ilişkin görüşlerini dinlerken kurduğu bir cümle dikkatimi çekti.
O dikkatimi çeken ifadesi, yüzde 4’lük bir oranla siyaset yapmaya çalıştıklarına yönelikti.
Konuyu açtığında ise, yazımın girişinde belirttiğim, yeni oluşumlarda siyaset yapmanın zorluğunu ortaya koyar nitelikteydi.
Nasıl zor olmasın?
Özellikle de konuyu önümüzdeki Muğla ölçeğinden ele alırsak, şöyle bir tespitin altına imza atmamak mümkün değil.
Genç ilçe başkanı, yeni bir siyasi yapılanma için düşündükleri isimlere teklif götürmeleri halinde, kişilerin ya kamu, ya belediye bağına dikkat çekiyordu.
Birine “gel” desek “ben öğretmenim” diyerek kamusal, bir başkasına “gel” desek “benim oğlan ya da kız belediyede çalışıyor” diyerek belediye ile olan bağını dile getiriyor diyordu.
Bu örnekte, hizmet ve temsiliyeti seçme hakkı olan seçmenin nasıl bir organik bağa bürünmüş bir yapının içinde debelendiğini görmek mümkün.
Devamında ise sözünü, “Yüzde 4’lük bir oranla siyaset yapmaya çalışıyoruz” finaliyle tamamladı.
***
Günümüz siyasi ortamında ülke yönetimine talip olan partilerin ortaya çıkmasını, bir yerde lider sultasındaki oluşumlara karşı konulan bir refleks olarak görüyorum.
Bu düşünce yapısını önemsiyorum.
Hele kazanç-kayıp dengesinin içerdiği manzara bu kadar netken, ortaya çıkma refleksi koyup, yönetimlere talip olabilmek de bir o kadar önemli.
Ancak bu oluşumların işi hiç te kolay değil.
Adeta bir iş alım merkezine dönüşerek, organik bir bağ kurulan ve seçim yatırımı haline dönüşen bu adil olmayan siyasi yapılanmalara karşı, zafer elde etmeye çalışmak, şapkadan tavşan çıkarmakla eşdeğer.
Ama imkansız mı elbette değil, sadece zor.
Sonuçta bu bağdan bağımsız, o oluşumlar kadar refleks ortaya koyabilen ciddi bir seçmen oranı da yok değil.