Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği geleneksel Uluslararası Zurna Festivali’nin tanıtımının yapıldığı otobüs üstüne kurulan güçlü konser ekipmanının etrafa yaydığı ezgilerle güne başladık.
Bu kadar gürültüye gerek var mı bilmiyorum ama bu uygulama bana, özellikle Türk filmlerinde izlediğimiz kasaba ortamını yaşatmadı değil.
Düşünsenize filmde, kasabada kurulan pazarın ortasından sinema duyurusu yapmak için geçen gürültülü bir araç.
O zaman kültür-sanat adı altında akşam sinemada oynatılacak filmin de duyurusu da aynı yöntemle yapılabilir.
Uluslararası boyuta taşınmış bir festival için ilkel bir duyuru şekli gibi düşündüğümü belirtmeden geçmeyeyim istedim.
Güzel olan tarafı ise, başarılı bir organizasyon olarak gördüğüm zurna festivali sayesinde, atıl vaziyette duran Prof. Dr. Şadan Gökovalı Açık Hava Tiyatrosu’nun tozunun alınacak olması.
***
İçinde bulunduğumuz haftaya daha önce de bir tatilciye saldırdığı iddiasıyla gündeme gelen Fethiye Belediye Başkanı Alim Karaca’nın, Serkan Yalnız isimli basketbol gönüllüsüne telefonda yaptığı küfürler damga vurdu.
Açıkçası gündem olan küfürlerin dinlediğimiz videoyu izleyip, o galiz küfürleri duyunca “vay memleketimin haline” demeden geçemedim.
Bazı kesimler, toz kondurmamak adına videodaki sesin Alim Karaca’ya ait olmadığı yönünde yorumlar yapsa da, ortada Cumhuriyet Savcılığına sirayet eden bir suç duyurusu bulunmakta, belgeler de kamuoyuyla paylaşılmış.
Nasıl olur da bir belediye başkanı, karşısında kendisine “başkanım” diye hitap eden birisine bu denli kötü konuşur.
Hatta konuşmak yok, sadece küfür eder.
Karaca bu zorbalık hakkını kendisinde nasıl buluyor, anlaşılır gibi değil.
Kabadayı gibi desek, bu davranış şekli kabadayılığa bile yakışmaz.
***
Bizler zaman zaman belediye başkanlığı makamını işgal eden insanları, görevleri olmadıkları halde her alana gölge etmelerinden, özellikle sivil toplum kuruluşlarının genel kurullarına müdahil olmalarından, siyaseti dizayn etmeye çalışmalarından dolayı eleştirirken ve bu durumu sağduyu çerçevesinde göğsümüzde yumuşatmaya çalışırken, bir de belediye başkanının vatandaşına ağız dolusu küfür etmelerine de mi sineye çekelim?
Bu seçilmiş kişilerin işleri, bulundukları şehre ve vatandaşa hizmet etmek dışında başka nedir ki?
Sosyal medyada daha önce buna benzer bir konuya şahitlik etmiştik.
Yine Muğla’da bir belediye başkanının, şerefine dil uzattığının kulağına geldiğini iddia eden bir vatandaş konuya olan tepkisini sosyal medya mecrasından günlerce dile getirmişti haklı olarak.
Üstelik sadece eleştiri yapıyor olduğu için bu muameleye maruz kalıyordu.
Kamuoyu önünde bulunan kişilerin hal, tavır ve söylemlerine dikkat etmesi gerekir. Gerekirse bu konuda eğitimden bile geçirilmeleri gerekebilir.
Eğitim gerçekten şart kılınabilir.
Sonra neler oluyor görüyoruz.
Güç zehirlenmelerinin doğurduğu “ben bilirim”, “ben ne dersem o” halleri.
Bütün bunları Alim Karaca’nın tutumundan yola çıkarak ifade ediyorum.
Söz konusu videoyu izlediğimde Alim Karaca’nın küfür etmek dışında diyalog içeriği olan tek bir cümle kurmadığını gözlemledim.
Karşısındakini dinlemeden Allah ne verdiyse sadece saydırmış.
Aynı zamanda küfür cephanesi baya dolu Karaca’nın.
Bütün bunlar çok yakışıksız.
Belediye başkanlığı gibi bir makam, icra makamıdır. Yerine getirilen ya da getirilemeyen icra içerikli konular ise, tartışmaya ve eleştiriye her zaman açıktır, yani kamusaldır.
Kimse kimseyi başında saç yok diye ya da gözünün üzerinde neden kaş var diye eleştirmez.
İşte böyle bir ortamda övgünün ve eleştirinin odağında olan zat-ı muhteremler, kendini öveni sevip, ona yandaş olurken, yanlışını dile getirip eleştiren kişilere elindeki gücü kullanmaya çalışarak hınç almaya çalışmasının açıklanabilir bir tarafı olamaz.
Bu tutumlar karşısında makam büyük gibi görünse de, makamı işgal edenler küçük kalır.
Günümüzde maalesef bu tür hissi davranışlar yani küçük davranışlar çoğu kez yaşanmakta.
Aldığımız görevler gereği veya sergilediğimiz duruşa bağlı yandaşlık yapıyor olmayışımızdan dolayı bile neler yaşıyoruz.
Sosyal medyamızdaki bir paylaşımımıza beğeni koyan ya da iyi bir dilekte bulunan dostlarımıza yapılan sözlü tacizleri mi anlatayım, beraber fotoğraf verdiğimiz insanların üzerinin çizildiğini mi anlatayım.
Bunlardan daha küçük bir davranış şekli olabilir mi?
Büyük makamların küçük beyinleri.
Bütün bu olup bitenleri sindirmeye çalıştığımız bir süreçte, daha önce de bir tatilciye karşı kontrolsüz bir güç denemesi yapan bir belediye başkanına, son yaptığı küfür bombasından sonra ne söylenebilir, inanın benim dilim bu kadar dönüyor.
Ve o belediye başkanı ülkenin en gözde turizm merkezlerinden birinin belediye başkanıysa…
Sanırım Fethiye Belediye Başkanının sinirleri biraz yıpranmış.
Vatandaş nezdinde de ilçedeki hizmetler noktasında bir memnuniyetsizliğin hakim olduğu kulağımıza sık olarak geliyor.
Bekleneni veremediğini kendisi de düşünüyor olabilir ki, bu yüzden sinirleri yıpranmış olabilir.
Ancak Başkan Karaca ne olursa olsun öfkesini kontrol etmesi gerekmekte çünkü bulunduğu makam bu kontrolü gerektirmekte.
Sonuç itibariyle sebep her ne olmuş olursa olsun, bir belediye başkanının vatandaşa ağza alınmayacak küfürler etmesini meşru kılmaz.
Belediye başkanı koltuğunda oturan birinin buna asla hakkı olamaz.
Belediye başkanlığı makamı, kucaklayıcı, uzlaşıcı, yol gösterici, tesis edici, çözümcü, sevecen tutum ve davranışları barındırması gereken bir makam.
O makamda oturanlar, kinden ve hesaplaşmadan beslenmemeli.
Yoksa bu görevler bitip gittiğinde yolda selam verecek insan bulmak kolay olmayacaktır, tabi bu alınacak selam o kişi için önem arz ediyorsa.
***
Kıssadan hisse, bu yakışıksız davranış karşısında Başkan Karaca’nın gerek kamuoyu önünde, gerekse anasına, karısına diye başlayan küfür dizininden nasibini alan telefonun diğer ucundaki Serkan Yalnız adlı vatandaştan da özür dilemesi elzem olandır.
Aksi takdirde Alim Karaca’nın bu tutum ve davranışları kendisi tarafından belki bir gün unutulacak olsa bile, Muğla tarihinde unutulmayacak ve kamu vicdanını her zaman derinden yaralamış bir olay olarak hatırlanacaktır.
Bu çirkin yaşanmışlığı her şeyden önce, bir vatandaş olarak kınıyorum.