Ülke genelinde uzun bir aradan sonra eğitim-öğretim süreci yüz yüze olarak başladı başlamasına da, Muğla’nın merkez ilçesi Menteşe’de bu süreç sancılı başladı.
Sürece yönelik eğitim-öğretim yılına yetiştirilemeyen okullar ve beraberinde oluşturduğu sıkıntılar, kentin ana sorunu olarak başı çekiyor.
Güçlendirme çalışmaları adıyla yürütülen tadilat çalışmaları nedeniyle ikili öğretim uygulanan okullarda, okulların başlama saatlerinin erken oluşu ile bitiş saatlerinin geç vakte kalmasının veliler arasında yakınmalara yol açtığını takip etmekteyiz.
Eğitsel yönden dile getirilen bu sorunların yanında, okulların çıkış saatlerindeki keşmekeşlik de cabası.
Akşam saat 19.00 sıralarında özellikle Şehit Binbaşı Kıvanç Cesur ile Şehit Altuğ Pek ve Gazi Anadolu Lisesi ile Turgut Reis Anadolu Liselerinin bulunduğu bölgeyi ne siz görün, ne biz anlatalım.
Tabi bunu görüp bilmeyenler için söylüyorum.
Yaşayanlar adeta çile çekmekteler.
Sıkışıp kalan araç trafiği, o trafikten kurtulmaya çalışan okul servisleri…
Söz konusu bölge adeta mahşer yeri.
O trafikten kurtulup öğrencileri evlerine ulaştırmakla yükümlü servislerin, bu hizmetlerini acaba ne kadarlık biz zaman dilimi rötarıyla gerçekleştirdiğini merak etmiyor değilim.
Kulağımıza 40-45 dakikayı bulan oranların zikredildiği de gelmiyor değil…
Kent sakinleri, kendi içinde sıkışıp kalan şehir merkezimizin bu keşmekeşliği önleyecek altyapısının olmadığını en az benim kadar iyi biliyor.
Bunu daha önceki yazılarımda defaten dile getirmiştim.
Bilinen bu gerçeği dile getiriyor olmam, şahsımı muhalif bir yaftaya maruz bıraksa da, ben ve benim gibi düşünenler için önemli olanın kamu yararı, kamu zararı ve kamu vicdanı olduğu bilinmelidir.
Bu sorun tüm çıplaklığıyla gözler önündeyken, yokmuş gibi kayıtsız kalmak kamu vicdanında yer bulmaz.
Kentte soruna dönüşen konu gündeme gelir gelmez, söz konusu okullardan birinin yönetiminden basına açıklama servis edildi.
Var olan bir sorunu yokmuş gibi göstermede inanın üstümüze yok.
Kimse yoğurdum ekşi demiyor.
Okul yönetimi, velilerin yakındığına yönelik iddialara, kendilerine herhangi bir şikayet ya da yazılı bir dilekçe gelmediğini kamuoyuyla paylaşarak, durumu kurtarmaya çalışmış.
Velilerin şikayet dilekçesi vermeyişi baz alınarak, “Eğitime başladığımız bu dönemde böyle bir sorunumuz yok” demeye getirilen bir açıklama.
Servis edilen açıklamada, Tüm Türkiye’de de olduğu gibi güçlendirme çalışmaları ve bakım-onarım süresinin sözleşme gereği 4 ay yani 120 gün olarak belirlendiği aktarılmış.
Buna sözümüz yok.
Kaldı ki güçlendirme çalışmaları, öğrencilerimizin daha sağlıklı ortamlarda öğrenim görmeleri açısından önem arz ediyor ancak, hal böyle bile olsa, bu durum ortada bir sorun yaşandığı gerçeğini değiştirmiyor.
Ortada bu durumdan kaynaklı bir mağduriyet olduğu da yok sayılamaz, sayılmamalı.
Keşke bu serzenişlerin yaşanması öngörülerek bu açıklamalar önceden yapılabilse.
Bu açıklamalar önceden yapılıp, duyurulsa, velilerin şikayet dilekçesinin olmadığına yönelik bir savunmaya da gerek duyulmazdı diye düşünüyorum.
Yani ortadaki durum olağan sürecinde yaşanıp bitmiş olurdu.
Neyse ki, okul yönetimince kapsamlı olarak yapılan açıklamada, öğrencilerin içinde bulunduğumuz Eylül ayının sonu, en geç ise, Ekim ayının ilk haftalarında kendi okullarında eğitime başlayacaklarının müjdesi verilmiş.
Bunun için söz konusu alanlardaki yoğunluğa yönelik, madem bu çalışmaların sonuna gelindi, ilgili kurumların kısa vadede de olsa düzenleme ve önlem alma yoluna gitmesi gerekmekte.
Bu sözümü doğrular nitelikteki bir açıklamayı da Eğitim Sen Muğla Şube Başkanı Birdal Savran yapmış.
Savran açıklamasında, “Kamusal eğitim ayrıcalık değil haktır. Salgında yaşayarak gördük ki sağlık hakkı ile eğitim hakkı ayrılmaz bir bütündür. Birimiz güvende değilsek hiçbirimiz güvende değiliz ve yüz yüze eğitimin sürüdürülebilir olması gerekli önlemlerin alınması durumunda yüz yüze eğitim mümkün” ifadelerine yer vermiş.
Eğitim Sen tarafından, Şehit Binbaşı Kıvanç Cesur ile Şehit Altuğ Pek ve Gazi Anadolu Lisesi ile Turgut Reis Anadolu Liselerinin zamanında yapılmayan güçlendirme çalışmaları nedeniyle aynı binalarda ikili eğitim yapıldığı ve bunun sonucunda da yaşanan sorunlar ile çözüm önerileri şöyle ifade edilmiş:
“Eğitimin sıkıntılarını biliyoruz ve ikili eğitimi çözüm olarak kabul etmiyoruz. İkili öğretim, okuldaki sosyal etkinlikleri, çocukların oyun oynama ve sosyalleşme olanaklarını olumsuz etkiliyor. İkili öğretim uygulanan okullarda okula başlama saatlerini çok erken, okulun bitiş saatlerinin çok geç olmasına; ders dışı etkinliklere zaman ayrılamamasına, teneffüs sürelerini kısa olmasına ve blok ders uygulamasıyla çok uzun ders sürelerine neden oluyor. Çocukların okulda geçirdikleri sürelerin önemli bölümünün ders saatlerine ayrılması ve teneffüslerin kısa olması çocukların okul deneyimini olumsuz etkiliyor. Beslenme düzenlerine olumsuz etkide bulunuyor. Sınıflar seyreltilmeden fiziksel mesafenin sağlanamayacağı; fiziksel mesafe sağlanmadan ise bulaş riskinin önlenemeyeceği çok açık. Bunu yapmanın tek koşulu sınıfları seyreltmektir.”
Konuya ilişkin ortaya konan sorunla birlikte açıklamada bulunan bir okul yönetimi ile bir eğitim sendikasınca dile getirilen açıklamalardan kesitler sunmaya çalıştım.
İkili eğitimin oluşturduğu sorunlar böyleyken, çıkış saatlerinde yaşanan ortam apayrı bir sorun.
O sorun için ise, sözünü ettiğimiz okullar bölgesini yetkililerin de bizzat kendilerinin yerinde gözlemlemeleri yerinde olacaktır.