Son iki yıldır ülkemizin başından felaket eksik olmadı desek yeridir.

Nasıl ki Covid-19 bulaşıyla felç olan hayatımız, tam normalleşelim dediğimiz bir dönemde yangın ve sel felaketleriyle alt üst oldu.

Mesleğimizi icra ettiğimiz dönemlerde sayısız orman yangınına şahitlik edip, yazdık, çizdik, çektik.

Elbette son 50 yılın en büyük olanını bu son peşi sıra gelen yangınlarla yaşadık.

Ancak bu son yangınlar tarihte büyüklüğü ile değil, yaşandığı andaki provokatif, zamansız siyasi üsluplar, ayrışma, gerginlik içeren pek çok gelişmeyle hatırlanacak.

Özellikle yaşadığımız yangın felaketinde halk imecesinin varlığı, daima akıllarda kalacak.   

Yangınların etkileri doğal olarak hala daha devam ediyor.

Etmeli de…

Malum balık hafızalı olduğumuzdan mıdır nedir, yaşananların ardından hayatın normal akışına çok çabuk adapte oluyoruz.

Gündem gündemini çabuk yitiriyor başka deyişle.

Bu defa böyle olsun istemiyoruz.

Yaşananlardan ders almak gerektiğine inanıyoruz.

Bu derslerden yola çıkarak önlemlerin ve eğitsel çalışmaların arttırılması gerektiğini düşünüyoruz.

Bunun da siyasi malzemeye dönüştürmeden, parçalamadan, bölmeden, ayrıştırmadan tesis edilebileceğini savunuyoruz.

Bu bağlamda gerek devlet ayağı, gerekse yerel yönetimler yörede yaraların sarılması için çalışmalarını yoğunlaştırdı.

Hatta Büyükşehir Belediyesi daha soğutma çalışmaları devam ederken, işi sıkı tutup, ikincisi olacak olan yangın çalıştay bile düzenledi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katılması beklenen çalıştay, umarım siyasi içerikli değil, teknik, donanım ve bilgi içerikli bir çalıştay olur.

İşimiz hep, ‘araba bozulunca yol gösteren çok olur’ mantığıyla yürüyor.

Sürece katkı koymak her kesimin ya da her siyasi anlayışın görevi olmalı.

Ama ne yazık ki toplum olarak bir felaket ortamını yaşarken bile katkı koyanın ve dayanışma ruhunu sağlamayı çalışıp, yerine getirenin halk olduğunu gördük.

***

Yangınların etkisini hala daha hissettiğimizi söylemiştim. CHP Muğla Milletvekili Burak Erbay konunun üzerine gitmeyi sürdürüyor. Erbay, İçişleri, Milli Savunma ve Tarım-Orman bakanlıklarına soru önergesi, Meclis’e de araştırma önergesi vermiş.

Yangınlardaki ihmale dikkat çektiği bu önergelerin açıklama kısmında sert eleştirilerde bulunarak, “İhmaller araştırılmalı, sorumlular hesap vermeli” demiş.

Katılmamak mümkün değil. Böyle bir eleştiri yapmaya hakkı da var, muhalefet milletvekili olarak.

Yangın anında değil de yangın söndürüldükten sonraki dönemde gerçekleştirilen bu eleştirel yaklaşımların önemli olduğunu ve olması gerektiğini zaman zaman dile getirmiştik. 

Yukarıda bahsettiğimiz yer ve zamandan kastımız da buydu.

Önce mücadeleyi tamamlayalım, sonra hesaplaşalım.

Aynı zamanda arkadaşım olan değerli Muğla Milletvekili Erbay’ın açıklaması için de bir bölüm dikkatimi çekti.

O bölüm de, Orman Teşkilatına yönelik olarak dile getirdiği, “Personel alımında liyakat yok sayılıyor” ifadesiydi.

Alevlerle mücadelede orman personelinin yeterli liyakate sahip olmadığını belirten Erbay, şunları söylüyordu:

 “Orman personeli bölgeyi bilen, liyakatli ve tecrübeli kişilerden seçilmelidir. Ancak Orman Genel Müdürlüğü personel alımında; yetkin, sahayı bilen personel yerine siyasi yandaşların işe alınması gibi etkenler nedeniyle orman yangınlarına gerekli müdahale yeterli düzeyde yapılamamıştır. Personelin yeterli düzeyde eğitilmesi ve gerekli ekipmanlarla donatılması yangınla mücadelede büyük önem taşımaktadır.”

Burada Erbay’a burada katılamadım. Özellikle kendi bölgemiz için söylemek gerekirse, Muğla Orman Bölge Müdürlüğü’nün yangın söndürme işçilerine yönelik eğitimlerini yıllardır takip ettiğimi hatta başarılı olduklarını da söyleyebilirim.

Ancak bu yangında aynı başarıyı gördüğümüzü elbette savunmuyorum. Eksikler çok fazlaydı.

Buna sebep olarak pek çok iddia ortada kol geziyor olsa da bu yangınlara ve yapılması beklenen müdahaleye yönelik zarar içerikli faturanın yangın işçilerine kesilmemesi gerektiğini savunuyorum.

Ama işin içine yandaşlık katıldığı zaman, canhıraş mücadele eden yangın işçilerine haksızlık etmiş olduğunuz gibi mensubu olduğunuz partinin de eleman alımlarındaki yandaş tutumunu görmek istemediğiniz gerçeği de ortaya çıkıyor Sayın Erbay.

Bu felaketlerden çıkarılacak ders çok.

Bir şeyi savunurken, içinde hizmet vermeye çalıştığınız yapı ya da düşünsel mekanizma ile aynı yapı ve düşünceye sahip kurumların da sözü edilen eksiklikleri daha iyi şekilde yerine getiriyor olması gerekir ki bu eleştirel yaklaşımlar yerini bulsun.

Sonuçta ülkenin karar mecralarında bulunan erklerin, bu felaketleri topyekun ele alıp, mücadele etmesi gerekir.

Hem de milli mutabakat içinde.

O zaman Sayın Erbay’a ben de sormak istiyorum.

Kendisinin yangınlar üzerinden eleştiride bulunduğu orman personellerinin işe alınma konusunda sunduğu yeterlilik kriterleri, büyükşehir itfaiyesi, diğer büyükşehir birimleri veya merkez ilçe belediyesindeki eleman alımlarında vücut bulmuş mudur?

Liyakat sadece sözünü ettiğiniz yangın işçisi alınırken değil, her siyasi anlayışta, her kurumda ve görev yaptığımız her alanda olmalı.

Böyle bir anlayışın bizim ülkemizde hakim olduğundan söz etmenin şuan için uzak olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, ortadaki manzara, aynı ….. farklı renkleri olmaktan öte gitmiyor.