Ortalık mahşer yeri.
Bir yandan yanan ormanlarımız, bir yanda evini barkını kaybeden vatandaşlarımızın gözyaşı, bir yandan yitirilen canlar…
Yöremizin can damarı ormanlarımız eş zamanlı olarak yandı, bitti, kül oldu.
Olmaya da devam ediyor.
Bu esnada yaşananlar, toplumumuzu daha da üzmüyor değil.
Halkımız birlik, beraberlik ve dayanışmanın karşılığını, sergilediği seferberlikle gözler önüne sererken, her zaman olduğu gibi kaostan prim yapmaya çalışanlar da gözümüze batmakta.
Ortalık kızılca kıyamet.
Yetmezmiş gibi her aklı evvelin bir fikri var.
Sormasak da, ortaya atmakta bir beis görmüyor. Yetmiyor, klavyesiyle nalına, mıhına giydiriyor.
Bu klavyecilere örnek olması gereken siyasilere bakıyorum.
Bu kaosu ya yaratıyorlar, ya da bu kaos ortamını fırsat bilip başlıyorlar avaz avaz bağırmaya ya da şikayet etmeye.
Özellikle de siyasetin muhalif tarafındakilerden söz ediyorum.
Tamam, muhalefet görevini yapmak için o görevdesin, bunun için halkın vergilerinden toplanan maaşını alıyorsun bunu anlıyoruz.
Ancak şimdi sırası mı?
Yaratmaya çalıştığınız siyasi kaosla, bu yangınlar söner mi?
Halkı galeyana getirmekle bu felaket sonlanır mı?
Hiçbir şeye olmazsa o alevlerin içinde ter akıtan orman işçilerinin emeğini saygı duyulmalı.
Onlar o alevlerle boğuşurken, siyaset yapmanın ne yeri, ne zamanı.
Tuhaf bir ülkeyiz. Bu tuhaflığın başını inanın siyasetçilerimiz çekiyor.
Tamam, ihmal kokan tespitler vardır, bunlar dile getirilir, eksikler ortaya konur, eleştirilir ama ne zaman?
Bu yangınlar söndürüldükten sonra yani bu felaketin daha büyük kayıplara yol açmasını önledikten sonra.
Hem de geniş bir biçimde, ağız dolusu, nalına, mıhına…
Şu anda yapılacak tek doğru iş, yangınların sebeplerinin araştırılmasına katkı koymak ve devlete yardımcı olmak değil midir?
***
Muhalefet yapıyor da, iktidar yanlıları boş mu duruyor sanki?
Onlar da neredeyse yangını muhalefetin çıkardığını söylemeye kadar götürecekler işi.
***
Ağzı olanın konuştuğu, her sosyal medyası olanın sürece katkı koymadan baltalamaya çalıştığı anlara şahitlik ediyoruz.
Bilgi kirliliği ise derya deniz.
Varsayımlar, teoriler havalarda uçuşuyor
Birilerini sorumlu tutmak adına verip veriştirmek elbette kolay ama dedim ya şimdi değil.
Hele oturduğu yerden ahkam kesenlere ne demeli. Sadece oturduğu yerde otursa daha yararlı olacak.
Bilakis süreç, dayanışmanın ve katkı koymanın gerektirdiği bir süreç…
Ortada can ve mal güvenliğinden kaynaklı bir felaket yaşanırken hem de…
Böylesine milli seferberlik gerektiren bir doğal afetin yaşandığı ortamda kaostan prim yapmaya çalışmayı ve yangına körükle gitmeyi doğru bulmazken, insani olarak bazı duygusuz davranışları tenkit etmeden geçmek istemem.
Yani işi toplum boyutuyla ele almak isterim.
Bu ülkenin doğusundan batısına kadar olan tüm vatandaşlarımız yangınların yaşattığı felaketi, insanımızın çaresizliğini gözleri yaşlı bir şekilde takip ederken, sosyal medya ortamındaki zevki sefa görüntüleri inanın insanlığımızı sorgulatır nitelikte.
Elbette herkesin kendi hayatı ve kendi tercihi ama biz böyle bir millet değildik.
Tabi buna örnek olması gerekenler başta buna dikkat etmeli.
Kimler onlar?
Siyasiler, yetkililer ve bu ülkeyi yönetenler.
Geçtiğimiz Cuma günü son Başbakan Binali Yıldırım, Marmaris yangınında incelemelerde bulundu.
Ben şahsen böyle zamanları fotoğraf çektirilecek, görüntü verecek zamanlar olarak görmem, göremem. Popülizm kokan her türlü görüntüye karşıyım.
Kızılay’ın yardım paketlerini ihtiyaç sahiplerine dağıtırken, vatandaşı afişe edip, fotoğraf çektirmesi gibi bir durumu anımsatır bana.
Hadi haber servis etmeye yönelik bir fotoğraf çektirildi diyelim ona tamam. İnceleme, temas, bilgi alışverişi hepsine varım.
Dağın başında toplu fotoğraf çektirmek nedir anlamadım. Anlayan varsa beri gelsin.
Hadi ona da tamam.
Peki, o fotoğrafı çektirirken, o fotoğrafta bulunanların, buna Muğla milletvekili de dahil, gülümseme diyemeyeceğim bir şekilde, bildiğiniz ağız dolusu gülüşlerle verilen fotoğraf pozu için ne demeliyiz?
Yahu yangın ortasında yangın işçilerini de yanına alarak ve ağız dolusu gülümseyerek poz vermenin açıklanabilir bir tarafı varsa açıklasın.
Bu fotoğraf haklı olarak sosyal medyada tepki çekti.
Böyle bir görüntü, televizyona ilk defa çıkmış işi bilmeyen bir haber spikerini anımsattı bana.
Cenaze haberi sunarken, sırf ekranda şirin gözükeceğim diye diş gösterdikleri sırıtma enstantanelerini hatırladım.
Yazık çok yazık.
Biz milli şuuru, milli refleksleri olan, komşusu açken tok yatamayan bir milletken, ne ara bu hale geldik anlaşılır gibi değil.
Bugünkü siyasi döneminde ilk mi elbette değil. Belki de bu tür karelere bağışıklık da kazanmış olabiliriz ama yine de kabul edilebilir bir tarafı yok.
Gün espri yapacak, espriye gülecek, objektiflere gülümseyerek poz verilecek gün değil.
Gün acılara merhem olmak, akan gözyaşlarını silmek, omuz olmak, yaraları sarma günüdür.
***
Gelelim yangınlarla ilgili bir başka tespite.
Bu süreçte güvenlik tedbirlerinin mutlaka arttırılması gerekiyor.
İstanbul Valiliği aldığı kararla, tarla temizliği, bitki örtüleri ve ormanlık alanlarında her türlü ateş yakmayı yasaklamış.
Bu yasağın delinmemesi için ise, güvenlik denetimleri de arttırılmış olmalı pek tabi.
Yerinde mi yerinde bir karar.
Er ya da geç alınmış karar önemli.
Zaten biz de böyle değil midir? Önce kayıplar yaşar, sonra önlem almaya gideriz.
Güvenlik konumuza dönelim.
Gün geçmiyor ki bir yerlerden yeni bir yangın haberi almayalım.
Düşünmek bile istemiyorum ama orman yoğunluğunun bol olduğu Akyaka ve Akbük gibi alanlarımızda ciddi bir güvenlik tedbiri alınması gerektiği gün yüzü gibi aşikar.
Odağımızın yangın noktalarında olmasını fırsat bilmeye çalışanlara karşı güvenlik tedbirleri arttırılmalı. Bu bölgelerdeki güvenlik güçlerinin denetim ve devriyeleri fazlalaştırılmalı.
Yeni bir yangın haberini artık kaldıramayacağımız gibi bir güvenlik zaafı yaşansın da istemeyiz.
Adı geçen yerleşim yerlerindeki vatandaşlar huzursuz.
Yetkililerin dikkatine…
***
Ayrıca; Marmaris yangınında yaşamını yitiren kardeşimize, orman yangınlarıyla mücadelede hayatını kaybetmiş tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.