Türkiye’de imamlar, bazı kesimler tarafından laik Cumhuriyet rejimini sevenler ve savunanlar için bir tehdit olarak algılanmakta, bu durum toplumsal bir endişe yaratmaktadır. Oysa imamlar, din görevlisi olarak belirli bir işi olan bireylerdir ve bir matematik ya da edebiyat öğretmeninden temelde bir farkları yoktur. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı imamlar üzerinden yaratılan korku, bu algının önüne geçmiştir.

Bu endişenin asıl kaynağı, laik Cumhuriyetin temel ilkelerinin tehdit altında olduğu düşüncesidir. Eğer laikliği kaldırmayı düşünen bir anlayış varsa, bu anlayışın yarattığı tehlike imamların varlığından değil, laiklik karşıtı bir zihniyetin güç kazanmasından kaynaklanmaktadır.

Atatürk Düşmanlığı ve Laiklik Karşıtlığı: Ayrılmaz Bir Bağ

Laiklik karşıtlığı ile Atatürk düşmanlığı algısı, tarihsel ve ideolojik olarak iç içe geçmiştir. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak laikliği devletin temel ilkesi haline getirmiştir. Bu bağlamda laiklik karşıtlığı, genellikle Atatürk’e ve onun reformlarına yönelik bir düşmanlıkla birlikte anılmaktadır.

Atatürk’ün laiklik anlayışı, din ve devlet işlerinin ayrılmasını, bireylerin dinî özgürlüklerinin korunmasını ve toplumsal ilerlemenin önündeki engellerin kaldırılmasını hedeflemiştir. Ancak, tarihsel süreçte bu reformlara karşı çıkan kesimler, hem Atatürk’e hem de onun laiklik anlayışına karşı bir tavır geliştirmiştir. Bugün de bu algılar, siyasi söylemlerle birleşerek laikliği zayıflatmaya yönelik girişimlere zemin hazırlayabilmektedir.

Cuma Hutbelerinde Atatürk’ü Anmamak: Toplumu Bölmenin Bir Örneği

Zaman zaman duyduğumuz ve halk arasında çokça konuşulan bir konu, imamların Cuma namazlarında yaptıkları dualarda Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını anmamasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Atatürk ve onun mücadele arkadaşları, bu milletin birleştirici unsurlarından biridir. Ancak dualar arasında sayılan isimler arasında yer almaması, toplumda bir kırılma noktası oluşturmaktadır.

Bu durum, birçok kişi tarafından sorgulanmakta ve haklı olarak “Neden bu milletin ortak değerleri arasında yer alan isimler dualarda anılmıyor?” sorusu akıllara gelmektedir. Dahası, bu önemli ayrım, bazı insanların dinden soğumasına ve camiye gitmeyi bırakmasına neden olmaktadır. Atatürk’ün ve onun silah arkadaşlarının hatırlanmaması, hem toplumsal barış hem de dini birlik açısından ciddi bir sorun yaratmaktadır.

Bu tür ayrıştırıcı tutumlar, toplumun dini ve milli duygularını birbirine düşman hale getirebilir ve laik Cumhuriyet anlayışını zayıflatabilir. Oysa Cuma hutbeleri, toplumu birleştiren, ortak değerleri hatırlatan birer araç olmalıdır.

Eğitim ve Laiklik İlişkisi

Din dersleri, eğitimin bir parçasıdır ve toplumsal bir fayda sağlamayı amaçlar. Ancak laiklik karşıtı bir zihniyetin güçlenmesi, bu derslerin laiklik ilkesine uygun bir şekilde yürütülmesine gölge düşürebilir. Laiklik, bireysel hak ve özgürlüklerin teminatı olduğu kadar, eğitimin tarafsız bir şekilde devam edebilmesi için de gereklidir.

Çözüm: Laiklik İlkelerinin Güçlendirilmesi

Türkiye’de imam korkusunun veya laiklik karşıtlığı algısının çözüme ulaşması, laikliğin doğru bir şekilde anlatılması ve uygulanması ile mümkündür. Laiklik, sadece bir devlet ilkesi değil, aynı zamanda toplumsal barış ve bireysel özgürlüklerin güvencesidir. Atatürk düşmanlığı üzerinden yapılan laiklik karşıtı propagandalar, modern Türkiye’nin temel değerlerini zayıflatma riskini taşır.

Laiklik, Atatürk’ün şahsından bağımsız olarak evrensel bir yönetim biçimi ve toplumsal uzlaşı aracıdır. Bu anlayışın yaygınlaştırılması, toplumdaki kutuplaşmayı azaltacak ve modern Türkiye’nin demokratik temellerini güçlendirecektir.

Tandoğan Uysal