Esad rejiminin yıkılmasıyla Suriye’de yeni bir dönem başladı. Ancak bu rejim değişikliği, ülkeye barış ve istikrar getirmek yerine derin bir belirsizliğe yol açtı. Muhalif gruplar arasındaki ideolojik farklılıklar ve dış aktörlerin etkisi, Suriye’nin geleceğini şekillendiren en önemli dinamikler haline geldi. Ülkenin farklı güçler arasında paylaşılması, özellikle Türkiye sınırına yakın bölgelerde yeni tehditler yaratıyor.
Suriye’nin Paylaşım Haritası: Türkiye Sınırında YPG Tehdidi
Suriye’nin kuzeydoğusunda Rakka, Münbiç ve Haseke gibi stratejik bölgelerin YPG’nin kontrolünde kalma ihtimali, Türkiye açısından en büyük tehditlerden biri. YPG’nin bu bölgelerde güç kazanması ve özerklik hayalleri şu riskleri barındırıyor:
Türkiye’nin Güney Sınırında Kürt Koridoru: Bu bölgeler, YPG’nin özerklik hedeflerini gerçekleştirmesi için kritik öneme sahip. Türkiye ise bu koridorun oluşmasını, ulusal güvenliği açısından kırmızı çizgi olarak görüyor.
Petrol ve Doğal Kaynakların Kontrolü: Haseke gibi yerleşim alanlarında bulunan enerji kaynaklarının YPG’nin eline geçmesi, örgütün finansal ve askeri gücünü artırabilir.
PKK Bağlantısı: YPG’nin PKK ile olan ilişkisi, bu bölgelerde oluşacak bir özerk yönetimin Türkiye’nin iç güvenliği üzerindeki etkilerini daha da derinleştirebilir.
ABD ve YPG İş Birliği: Trump Dönemiyle Yeni Bir Süreç
ABD’nin Esad sonrası dönemde YPG’ye verdiği destek, Suriye’deki dengeleri Türkiye aleyhine değiştirmiş durumda. Yeni ABD Başkanı Donald Trump, YPG’yi IŞİD’e karşı en etkili kara gücü olarak görmüş ve desteklemiştir. Bu destek, YPG’nin bölgedeki askeri ve siyasi varlığını daha da güçlendirmiştir.
Özerklik Hedefleri: ABD desteğiyle güçlenen YPG, kuzey Suriye’de bir Kürt özerk bölgesi kurmayı hedefliyor. Bu durum, Türkiye için doğrudan bir güvenlik tehdidi oluşturuyor.
Türkiye ile Çatışan Çıkarlar: Trump yönetimi altında ABD-YPG ilişkilerinin derinleşmesi, Ankara ile Washington arasında ciddi gerilimlere yol açabilir.
Muhalif Güçler Arasında İktidar Mücadelesi
Esad sonrası dönemde muhalif grupların farklı ideolojik ve etnik hedeflerle hareket etmesi, bir güç paylaşımını zorlaştırıyor:
Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ): Şeriata dayalı bir yönetim isteyen bu grup, diğer muhaliflerle sürekli gerilim yaşıyor.
Suriye Milli Ordusu (SMO): Türkiye’nin desteğiyle hareket eden bu grup, kuzey Suriye’de denge unsuru olmaya çalışıyor.
Suriye Demokratik Güçleri (SDG): YPG’nin liderliğinde özerklik hedefleyen bu yapı, kuzeydoğu Suriye’de etkinliğini artırıyor.
Türkiye’nin Stratejisi: Askeri ve Diplomatik Hamleler
Türkiye, Suriye’de oluşan yeni denklemler karşısında aktif bir strateji izliyor:
Sınır Güvenliği: Türkiye, YPG’nin sınır boyunca bir Kürt koridoru oluşturmasını engellemek için Barış Pınarı Harekâtı gibi askeri operasyonlar düzenledi.
Muhalif Gruplarla İş Birliği: Türkiye’nin desteklediği SMO, Ankara’nın sahadaki çıkarlarını korumada önemli bir araç.
Diplomasi: Türkiye, hem ABD ile hem de Rusya ile dengeli ilişkiler kurarak Suriye’deki çıkarlarını savunmaya çalışıyor.
Türkiye İçin Zorlu Bir Gelecek
Esad rejiminin yıkılması, Suriye’deki krizin sona ermesini sağlamadı. Aksine, muhalif gruplar arasındaki çıkar çatışmaları ve dış aktörlerin müdahaleleri ülkeyi daha da karmaşık bir hale getirdi. Özellikle YPG’nin güç kazanması ve özerklik hedefleri, Türkiye için uzun vadeli bir tehdit olarak ön plana çıkıyor.
Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde sınır güvenliğini sağlamak ve YPG’nin etkisini kırmak için hem askeri hem de diplomatik yollarla aktif bir mücadele yürütmek zorunda. Ancak bu süreçte ABD ve diğer güçlerle yaşanacak gerilimler, Ankara’nın stratejik manevra alanını kısıtlayabilir.
Tandoğan Uysal