Suriye’de Beşar Esad rejiminin olası çöküşü, hem bölge dengelerini hem de Türkiye’nin bölgesel politikalarını derinden etkileyebilir. Ancak, bu gelişmenin Türkiye’ye getireceği faydalar ve maliyetler, yalnızca rejimin yıkılmasıyla değil, sonrasında oluşacak siyasi ve askeri güç dengeleriyle belirlenecektir. Beklentilerle gerçekler arasındaki fark, sürecin karmaşıklığını ortaya koymaktadır.

Suriyeli Mültecilerin Geri Dönüşü: Beklentilerle Gerçekler Arasında

Türkiye, yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Esad rejiminin çöküşü, bu mültecilerin ülkelerine geri dönüşü için önemli bir fırsat olarak görülmektedir. Ancak bu beklenti, birçok koşulun sağlanmasına bağlıdır. Yeni yönetimin güvenilir ve kapsayıcı bir yapı oluşturamaması, geri dönüşlerin sınırlı kalmasına yol açabilir. Suriye’nin ekonomik ve altyapısal yeniden yapılanma süreci uzun yıllar alacağı için, mültecilerin güvenli bir şekilde dönüşü de ertelenebilir.

Türkiye’de Suriyeli mültecilerin varlığı, ekonomik yük ve toplumsal huzursuzluk açısından önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu nedenle, mültecilerin ülkelerine dönmesi kısa vadede Türkiye’ye rahatlama sağlayabilir. Ancak, sahadaki gerçekler, bu dönüşlerin hızlı ve geniş kapsamlı olmasını zorlaştırmaktadır.

Türkiye’nin Bölgesel Etkisi: Fırsatlar ve Zorluklar

Esad rejiminin çöküşü, Türkiye’nin Suriye’de daha etkin bir rol oynaması için yeni bir fırsat yaratabilir. Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki güvenli bölgeler ve muhalif gruplarla geliştirdiği ilişkiler üzerinden, siyasi geçiş sürecinde söz sahibi olmayı hedeflemektedir. Ayrıca, Suriye’nin yeniden inşasında ekonomik ve diplomatik bir aktör olarak öne çıkabilir.

Ancak, bu fırsatlar ciddi zorluklarla da karşı karşıyadır. Rusya, İran ve ABD gibi uluslararası aktörlerin çıkar çatışmaları, Türkiye’nin etkisini sınırlandırabilir. Suriye muhalefeti içindeki bölünmeler ve yeni yönetimin belirsizliği, Türkiye’nin bölgesel hedeflerini daha da karmaşık hale getirebilir. Uluslararası rekabetin artması, Türkiye’nin diplomatik kazanımlarını gölgede bırakabilir.

Güvenlik ve Terörle Mücadele: Yeni Tehditler Kapıda

Esad rejiminin çöküşü, Suriye’de ciddi bir güç boşluğu yaratma riski taşımaktadır. Bu durum, Türkiye’nin güvenlik politikaları açısından hem fırsatlar hem de tehditler barındırmaktadır. Esad rejiminin zayıflaması, Türkiye’nin doğrudan rejimle yaşadığı çatışma riskini azaltabilir ve PKK/YPG gibi örgütlerin manevra alanını daraltabilir. Ancak, boşluğun radikal gruplar tarafından doldurulması, Türkiye için yeni güvenlik sorunlarına yol açabilir.

Özellikle IŞİD ve Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) gibi örgütlerin etkisini artırması, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit edebilir. Aynı zamanda, PKK/YPG’nin güç kazanmaya çalışması, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarını daha da kritik hale getirecektir. Güvenlik risklerinin artması, Türkiye’nin Suriye politikalarında daha agresif adımlar atmasını gerektirebilir.

Yeni Yönetimin Belirsizliği: Türkiye’nin Rolü Ne Olacak?

Esad rejiminin çöküşü sonrası Suriye’de kurulacak yönetimin yapısı, en büyük bilinmezlerden biridir. Türkiye, bu süreçte yeni yönetimin halkı temsil eden, kapsayıcı ve güvenilir bir yapı olması için çaba göstermek zorundadır. Ancak, uluslararası aktörlerin müdahaleleri ve Suriye’nin derin mezhepsel ve etnik ayrışmaları, bu süreci daha karmaşık hale getirebilir.

Yeni yönetimin şekillenmesinde Türkiye’nin etkili olabilmesi, hem sahadaki askeri gücüne hem de diplomatik becerisine bağlıdır. Ancak, uluslararası güç dengeleri Türkiye’nin müdahale alanını kısıtlayabilir. Bu durum, Türkiye’nin Suriye’deki uzun vadeli hedeflerine ulaşmasını zorlaştırabilir.

Sonuç: Türkiye’yi Neler Bekliyor?

Beşar Esad rejiminin çöküşü, Türkiye açısından önemli fırsatlar sunsa da, bu gelişmenin yaratacağı belirsizlikler ve zorluklar göz ardı edilemez. Mültecilerin geri dönüşü, güvenlik sorunlarının azalması ve Türkiye’nin bölgesel etkisinin artması gibi olumlu beklentiler, ancak dikkatli bir yönetim ve uluslararası işbirliğiyle gerçekleşebilir.

Ancak, Suriye’nin geleceğinde oluşabilecek kaos, güç boşlukları ve uluslararası rekabet, Türkiye’nin bu süreçten beklediği kazanımları sınırlayabilir. Esad rejiminin çöküşü, Türkiye için yalnızca bir dönüm noktası değil, aynı zamanda diplomatik ve stratejik bir sınav olacaktır.

Tandoğan Uysal