Yer altı ve yer üstü zengini olan ilimizin kalkınma derecesinin istenilen düzeyde olmadığını hepimiz biliyoruz.
Bu tespitimizin en önemli etkili unsuru olarak da, yöremizin markalaşmasına ve tanıtımına yönelik yetersizliğimizi gösterebiliriz.
Bu yönde çok başarılı olduğumuz söylenemez.
İcra ettiğim meslekte çeyrek asrı geride bırakmış biri olarak, bu sürede bu sorunun yıllardır öncelikli olarak dile dökülüp, ele alındığını bilirim.
Ama sadece o kadar.
Yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz derken aklınıza gelen her şeyi bir düşünün.
Tarım, turizm, kültür, sanat, maden, mermer, doğa, iklim…
Aklınıza ne gelirse ama gelin görün ki, ‘geç olsun güç olmasın’ mantığından çıkamamış gibi görünsek de, bu zenginliklerin markalaşması ve tanıtımına yönelik bir silkelenme arzusunu görmüyor da değiliz.
Turizmi 12 aya yayma söylem ve girişimlerinden henüz tam bir karşılık alamasak da, yöresel ürünlerin markalaşmasına yönelik en elle tutulur girişimlerin Muğla Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yürütülen coğrafi işaret çalışmaları olduğunu söyleyebiliriz.
Umarım bu çalışmalar Muğla ilini, markalaşmada hedeflenen seviyeye ulaştırır.
Aslına bakarsanız istenilen yolun kat edilememesindeki en önemli etkenin, il konsensüsüsün sağlanamamış olmasından geçtiğini düşünenlerdenim.
Eleştirel ya da yapıcı yöndeki yaklaşım ya da fikirlerin değerlendirilemiyor olması da bunda büyük sebep.
Bu işlerin başında bulunan her kim varsa, ‘ben bilirim’ tavrının dışına çıkamayıp, düşünce ve ortaya atılan fikirlere kulağını kapatıyor.
Bir bakıma başına iş almak istemiyor.
Daha hiç duymadım. Gazetede yazılan bir haber üzerine, bir köşe yazarının fikri üzerine, bir yemekte kişi bazlı bir düşüncenin ortaya atılması üzerine bir girişimin başlatıldığını ya da hayata geçirildiğini.
Ya da teknik birinin kendisine görev verilmemesine rağmen, ortaya attığı bir projenin değerlendirildiğini..
Görmedim, bilmiyorum.
Bilsem, o kadar açılış, tören, toplantı, panel ne tür bilgilendirme içerikli etkinlik varsa bulunurken, bunlardan birine şahit olurdum herhalde.
Yoksa var da biz mi hatırlamıyoruz?
Yok, inanın yok, aklıma gelmiyor.
Kimse; konu, amaç Muğla olduğunda, kibrinden ödün vermiyor.
Kim zarar görüyor, tabii ki Muğla zarar görüyor.
Derdi Muğla olması gerekenlerin yanında, Muğla’yı kendine dert etmişlerin hiç mi hiç hükmü yok.
Muğla’yı dert edinenlerin günlük emek vererek çıkarttığımız gazeteleri bile okuduklarından şüphe ediyorum.
Okuyanlar varsa haber merkezimizden Sinem Karakaya’nın şimdi sözünü edeceğim haberine bir dikkat kesilmelerini rica edelim.
Muğla’da yaşayan biri olarak benim dikkatimi çeken bir konunun, Muğla’yı kendine dert etmesi gerekenlerce de dikkat çekmesini beklemek sanırım abartı olmaz.
***
Genç meslektaşım Karakaya haberinde, dünyada sadece Hatay’daki Amanos Dağları’nda yaşadığı bilinen, Japonların çizgi film kahramanı olmasının yanında, koleksiyoncuların gözdesi olan ve nesli tehlike altında bulunan altı taraklı Geyik böceğinin, 2 yıl aradan sonra Muğla’nın Yeşilyurt Mahallesi’nde görüldüğünü paylaştı.
Bu böcek, 2 yıl önce de bizim memlekette görülmüş.
Haberdeki bir ibare kafamda şimşek çaktırdı.
Ne de olsa memleket sevdalısıyız.
Memleket yararına olan ya da olabilecek ne varsa kayıtsız kalamıyoruz.
Haberdeki o ibare, böcek koleksiyonerleri arasında çok revaçta olan altı taraklı Geyik böceğinin, dünyanın dört bir yanından koleksiyoner ve araştırmacıyı Türkiye’ye çektiğiyle alakalıydı. Ve şöyle devam ediyor haber; özellikle Japonların gözdesi olan Geyik böceği sayesinde, böcek koleksiyonerleri Türkiye’ye geliyor.
Ayrıca, Japonların, bu böceğin kurutulup yenildiği takdirde kadınların gebe kalmasına yardımcı olduğuna inandıklarının öğrenildiğine de dem vuruluyordu söz konusu haberde.
Hazır acente temsilcilerine kültür gezisi yaptırırken, bu gelişmeyle ilgili de aklıma neler geliyor neler…
Haberden dolayı genç meslektaşıma teşekkür ettim. Sonuçta habere nasıl ulaştığını sorduğumda aldığım yanıt, haberi kokladığını gözler önüne serdiği için beni ziyadesiyle memnun etti.
Habere kaynak oluşturan yaklaşımıyla ilgili verdiği cevap ise ben de kalsın.
Geyik böceğine dönecek olursak, milli bir değere sahip olduğu ve 15 bin liraya kadar satışa sunulduğunu öğrenmiş olduk.
Bu tür konulara eğilim göstermenin vizyonal bir bakışla alakalı olduğuna inananlardanız.
Biz bakmasına bakıyoruz ama bakamayanlar, bakmak isteyenlerden bile bir haber.
“Eeee ne olacak ya da olmalı” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Onu da biz düşünmeyelim.
Adama sorarlar; her şeyi karşıdan beklerseniz, siz ne iş yaparsınız diye…
Bunu üniversite, belediye ya da siyasi oluşumlar düşünsün.
Hammaddeyi işleyip, eldeki malzemeden helva yapmak yerine bol bol laf üretenler ile memlekette siyaset yaptığını sanan kayıkçı kavgalarının aktörleri düşünsün.
Yani Muğla’yı ticari alan yönüyle kendilerine yontanlar düşünsün.
Düşünürler mi, sanmam.
Sadece bir haber olarak okuyup geçeceklerinden zerre kadar şüphem yok.
Bu durumda Muğla’da eksik olan temel kavramın vizyon olduğu gerçeği bir kez daha anlaşılmıştır herhalde.
Muğla’da görülen Japonların gözdesi böcek, belki ufkumuzu açmaya yardımcı olur mu olur.
Kim bilir?