Muğla’nın en kıymetli tarihi miraslarından biri olan Knidos Antik Kenti, son günlerde siyasetin merkezine oturdu. AK Parti Muğla İl Başkanı Haluk Laçin’in Datça Belediye Başkanı Aytaç Kurt’a yönelttiği sert eleştiriler, tartışmaları daha da alevlendirdi.

Laçin, “Ölmüşe sahip çıkamıyorsunuz, sonra Knidos’a sahip çıkacağız diyorsunuz” sözleriyle Datça Belediyesi’ni hedef aldı. Mezarlık satışından altyapı sorunlarına, imarsızlıktan çevrecilerin tutumuna kadar geniş bir çerçevede eleştiriler getirdi. Ancak bu tartışmanın özünde Knidos’un geleceği ve Datça’nın nasıl yönetildiği yatıyor.

Peki, Knidos’a gerçekten sahip çıkılıyor mu, yoksa sahiplenilmek mi isteniyor?

Knidos’un Kaderi: Turizm mi, Koruma mı?

Whatsapp Image 2025 01 19 At 16.06.26

Knidos, sadece taş yığınlarından ibaret bir antik kent değil, aynı zamanda Muğla’nın ve Türkiye’nin dünya mirasına sunduğu önemli bir kültürel değer. Ancak son yıllarda burasının nasıl değerlendirileceği konusunda büyük bir çekişme yaşanıyor.
    •    Bir tarafta Datça Belediyesi ve çevreciler, bölgenin doğal dokusunun ve tarihi mirasının korunması gerektiğini savunuyor.
    •    Diğer tarafta ise AK Parti kanadı, Knidos’un turizme daha açık hale getirilmesi ve altyapısının geliştirilmesi gerektiğini öne sürüyor.

Haluk Laçin’in “Knidos’ta çöp var, su yok, yollar bakımsız” sözleri, gerçekten de bir soruna işaret ediyor. Bu durumda, Datça Belediyesi’nin bu antik kentten elde edilen gelirleri nasıl kullandığı da sorgulanmalı.

Öte yandan, “Knidos’un çevresini turizme açalım” söylemi, akıllara hemen Bodrum ve Marmaris’teki betonlaşma örneklerini getiriyor. Eğer Knidos da turistik bir rant alanına dönüşecekse, bunun tarihi ve doğal mirasa nasıl zarar vereceği de ciddi bir soru işareti.

Kısacası, Knidos’un korunması ve turizme açılması arasındaki hassas denge iyi yönetilmezse, Türkiye’nin bir dünya mirasını daha kaybetmesi an meselesi olabilir.

Datça’nın En Büyük Sorunu Ne?

Laçin’in konuşmasındaki en dikkat çeken noktalardan biri de Datça’nın imar sorunu oldu. “Datça’da çevreciler gerçek çevreci değil, bazı siyasi partilerin militanları gibi hareket ediyorlar” diyerek oldukça sert bir çıkış yaptı.

Gerçekten de Datça’nın bugünkü hali, plansız büyümenin ve imar karmaşasının en somut örneklerinden biri. Bir yanda doğayı koruma hassasiyetiyle hareket eden gruplar, diğer yanda ise altyapı ve turizm yatırımları için değişim isteyenler var.

Ancak burada sorulması gereken kritik soru şu: Datça’da gerçekten imar planları olmadığı için mi sorun yaşanıyor, yoksa imar planları yatırımcıların işine gelmediği için mi?

Bugün Türkiye’nin dört bir yanında doğa harikası bölgeler, önce “altyapı yetersiz” denilerek gündeme getiriliyor, sonra “turizmi geliştirelim” bahanesiyle betonlaşmaya teslim ediliyor. Datça ve Knidos’un da benzer bir kaderle karşı karşıya olup olmadığını görmek için çok da uzağa bakmaya gerek yok.

Knidos’un Sahibi Kim?

Bu tartışmalar içinde asıl unutulmaması gereken konu Knidos’un sahibi aslında ne Datça Belediyesi ne de hükümettir. Knidos’un gerçek sahibi, bu topraklarda yaşayan halktır.

Ancak halkın da bu süreçte gerçek bilgilere ulaşması ve sağlıklı bir karar verebilmesi gerekiyor. Knidos’un gerçekten korunması mı gerekiyor, yoksa turizme açılması mı? Eğer turizme açılacaksa, bunun sınırları nasıl çizilecek? Yatırımcılar buraya ne kadar dahil olacak?

Bu sorulara net cevaplar verilmeden atılacak her adım, Knidos’un tarihini ve doğasını geri dönülmez şekilde değiştirebilir.

Bugün bu tartışmayı yönetenler, sadece bugünü değil, gelecek nesilleri de düşünmek zorunda. Eğer yanlış bir karar alınırsa, Knidos’un bir turizm rantı uğruna kaybedildiğini yıllar sonra hep birlikte üzülerek izlemek zorunda kalacağız.

Bu yüzden mesele Knidos’a sahip çıkmak mı, yoksa Knidos’u sahiplenmek mi sorusuna dayanıyor.

Gerçek çevreciler ve tarihine sahip çıkan halk, bu ayrımı net şekilde görüp, Knidos’un kimlerin elinde şekilleneceğine karar vermeli.