Gün geçmiyor ki günlük yayın yapan gazetelerimizde iktidar veya ana muhalefet partisinin yerel teşkilatlarındaki gelişmeler haber ya da köşe yazılarıyla gündeme gelmesin.

Yerel basın anlayışında bundan daha doğal bir gelişmenin olması da beklenemez.

Dolayısıyla son günlerde en popüler gündem Muğla CHP’de yaşanacak il kongresi süreci.

İlgilendirir, ilgilendirmez, kamuoyunu neler olup bittiğini elbette bilip, öğrenmek zorunda.

Evet, CHP’de hareketli saatler yaşanıyor.

Bu sürece inkar etmeyelim biraz da bizler durum tespitlerimizle katkı koyduk desek yalan olmaz.

Öyle bir katkı ki bu, zaman zaman il kongresinin önüne geçmiş olduğumuzu da düşünmeye başladık.

Çünkü kaleme aldığımız tespitler üzerine duyduklarımız öyle böyle değil.

Hatta siyasi yaşamlarında adı sanı duyulmayan kişilerin ve hatta yaptıkları işlerle gündeme gelememiş kişilerin, yaptığımız tespitlerle isimlerini duyurabilme fırsatı bulduklarına memnun olmak yerine, sağda solda tek taraflı gürledikleri kulağımıza geliyor.

Yağmasan da gürle derler ya.

İşte o hesap.

Gerçi duyumla ya da alınganlıkla hareket edip, yazı kaleme almak hiç işimiz değildir ama birden fazla ağızdan duyunca bazen kalem de dürüstlüğün dışına çıkamıyor.

Güya kaleme aldıklarımızla ilgili telefonda ciddi bir fırçaya maruz kalmışız.

Belki kulağımızın çekildiği de söyleniyor olabilir.

Bu aşama daha kulağımıza gelmedi.

Gelir mi o da gelir.

Bunları duyunca bir refikimizin sürekli kullandığı gibi “beni bir gülmek aldı” cümlesine ilaveten “beni bir katılmak” aldı da diyebiliriz.

Neyse olayları şahsileştirip, kimsenin bulunmadığı ortamlarda atıp, gürlemek bizim işimiz değil.

Bunu iyi yapanlardan olmak niyetinde hiç değiliz.

Kötüyle kötülükle yan yana gelmeyiz, gelmeyeceğiz.

Bizler yüz yüze, mertçe, dürüstçe konuşmayı şiar edenlerdeniz.

Arkadan dolanarak değil.

Üstüne basa basa tekrar etmek gerekirse, kaleme alınanlar birer durum tespitidir.

Bunu ayırt edemeyecek olanlara bunu bir daha anlatmak niyetinde değiliz.  

Konu konuyu açtığı için de iki kelam etmek istedim.

Oysa konumuz bu değil.

***

CHP, Muğla’da sadece il kongresi veya ilçe kongresi sürecindeki hareketliliğiyle değil, bu süreçlerin dışında da Büyükşehir Belediyesi çalışmaları ve uygulamalarının yanı sıra parti içi çekişmelerle de gündemden düşmeyen bir siyasi parti aynı zamanda.

Bu aslına bakarsanız iyi de bir şey.

Sadece bizlerin gündemsiz kalmaması açısından değil, il dinamiği ve refleksi açısından da yararlı bulduğum bir durum.

Ya peki iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Muğla Teşkilatı için de aynı şeyleri söyleyebilir miyiz?

“Hayır” dediğinizi duyar gibi oluyorum.

Ana haber bültenlerinin neredeyse tamamını oluşturan iktidar partisinin Muğla ayağında hareket yok.

Bizler her gün yazacak bir konu bulurken, iktidar partisi sessiz.

Yereldeki muhalefetinde de sessiz.

Bu sessizliği bizlerin yazılarından sonra bozulabiliyor zaman zaman.

Bu konuda haksızlık etmek istemem.

Çünkü AK Parti Muğla yöneticilerinin, duygusal davranmak gibi bir özelliği var.

Hemen karşı atağa geçiyor.

Konular şahsileşebiliyor.

Oysaki eleştirel yaklaşımların, icra sahibi oluşumların kendilerini görme de birer ayna niteliği taşıdığını bizim basın günlerinde hep ifade edilmiştir.

Ama bu ifadeler hep sözdedir.

Kızarlar, tavır alırlar, gücenirler, uğraşırlar, bir maksada bağlarlar vs.

Bilinmelidir ki, herkes aynı değildir.

İşini yapanla maksada hizmet eden ayırt edilmelidir.

Konuya dönmek gerekirse, iktidar partisinin Muğla Teşkilatı son dönemlerde sürekli kendi iç çekişmelerinin sosyal medyaya yansıyan fake hesapları yoluyla hesaplaşma görüntüsü içinde.

Dışarıya yansıyan bu.

Kaldı ki il başkanlığı süreci, AK Parti Muğla Teşkilatında da yaşanacak ama durumlar hep stabil.

Harekette bereket vardır.

Umarız beklenilen sinerji iktidar partisinin Muğla Teşkilatında da vücut bulur.

***

Ha bu arada, “biz demiştik”, “önce biz yazmıştık” demeyi sevmeyiz.

Başka fikirlere ve fikir sahiplerine saygı duyarız.

Hele ki bu meslektaşlarımız ise, her türlü destekleriz.

Yanlışlıklarını, doğruluklarını, önce yazdıklarını, sonra yazdıklarını ya da kişi bazlı alınganlıklarımızdan kaynaklanan düşüncelerimizi başkalarının önüne atmayız.

O nedenle meslektaşlarımızı ve fikirlerini önemseriz.

“Olgunluk ya da insanın kendisiyle barışık olması durumu sanırım bu olumlu bakış açısını doğuruyor” diyelim ve konuyu tekrar CHP’ye getirelim.

Bunun için de, dünkü yazımızdan bir tespiti, hatırlatmak istiyor ve bunda da yarar görüyorum.

Ne demiştik dünkü ifadelerimizde hatırlayalım;

“Bilindiği gibi; 8 Şubat’ta CHP’de il kongresi var.

Varsayımlar, nabız yoklamalar, hamleler, isimler, şikayetler, kulisler, dedikodular ne ararsanız var olan bir süreçten söz ediyoruz.

Bu süreç değerlendirmelerden yola çıkıldığında ilginç saptamalara da gebe bir süreç. 

Şimdi söz delegenin.

Hesaplar tutacak mı tutmayacak mı göreceğiz.

Buraya kadar böyle bir tablo var.

Ama netliğini korumuyor bu tablo.

Ya da bilmediğimiz başka bir hesap mı ortaya çıkacak?

Olur, mu olur.

Sorusu bol, hamlesi çok bir dönemin eşiği.

Mesela bu hamlelerden birini daha görmek mümkün.

O da hala birilerinin aday olmayı beklediği ya da kararsızlık yaşadığı.

Ben hala bugünkü ya da dünkü (malum gazete baskıya girmeden önceki ve sonraki süreç var) toplantıdan ilçe başkanı veya belediye başkanı desteği aldığı takdirde üçüncü bir adayın çıkma umudunu koruduğunu düşünüyorum.”

***

İşte bu ifadelerin hala arkasındayım.

Ve bu netleşmeye yakın olan, dünün flu fotoğrafının aktörünün Yamaç Kaya olduğu yönündeki öngörüme güveniyorum.

Bekleyip görelim.