Ferdi 15 Kasım 1945’te, Adana’da, Turanbayburt ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası Cumali Bey, dublaj sanatçısı Ferdi Tayfur’un ve sinemanın hayranı olduğu için filmlerden sesine aşina olduğu ve kendisine büyük bir hayranlık duyduğu kişinin ismini oğluna vermişti. Ancak bu ismi koyduğu oğlu daha çok küçükken zatürre hastalığına yakalanıp ölünce dünyaya gelen kardeşine bu ismi koydu. Adı Ferdi Tayfur Soyadı Turanbayburt olsa da Ferdi Tayfur ismi ile anılmıştır.

        Yoksulluk ile devam eden bir hayat hikayesi bu aileyi bekliyordu. Babasının erken ölümünün ardından ne yapacağını bilemeyen annesi tekrar evlendi. Ferdi okumaya çok istekli idi. Babasıda oğlunun okumasını istiyordu. Fakatherşey istedikleri gibi gitmiyordu. Henüz ergenliğe yeni giren bir çocukken, babasının acısını unutmamışken üvey babası onu bir şekerci dükkânına çırak olarak vermişti. Üvey babası asla kötü bir adam değil oldukça iyi bir adamdı. Fakat yoksulluk onları yoksulluk öyle bir sarmıştı ki bir an evvel evin geçimini sağlamak gerekiyordu. İş hayatına oldukça erken başlayan Ferdi, okula gidemedi ama bu telaşın içinde bir arkadaşından öğrendi.

        Hiç gocunmadı. Çok çalıştı. Irgatlık, hizmetçilik yaptı. O yerlerden biri de Sakıp Sabancı’nın Adana Ceyhan’daki Mısırlı Çiftliği’ydi. Eniştesi orada çiftçi başı olduğu için Ferdi de bir dönem yanında çalıştı. Yıllar sonra Sabancı ile karşılaştığında ona ‘Abi, ben sizin ekmeğinizi çok yedim.’ diye anlattı. O da ona şöyle demişti: Ferdi Tayfur müziğe başlangıcını, ‘Para kazanmam lazımdı. Müzik yapmaktan başka çarem yoktu. İnsan çaresiz kalınca tüm yeteneklerini kullanmak zorunda kalıyor.’ diye anlatıyordu. Ferdi de dünyaya, dertlerine müziğiyle karşı çıktı.

         Ferdi, çiftlikte çalışarak aile bütçesine katkıda bulunduğu dönemde bir taraftan düğünlerde şarkılar söylemeye de başlamıştı. Lakin onun en büyük hayali sinemaydıHer yerde bunu dile getirir olmuştu. Babasının da Ferdi ile ilgili hayalleri bu yöndeydi. Annesi de sinemayı seven bir kadındı bazen birlikte sinemaya giderlerdi.

           Bir gün yerelde yayınlanan bir gazetede Adana Radyosu’nun ses yarışması ilanını gördü. Hayallerine giden yolda attığı en büyük adımdı bu. Aynı heyecanla yarışmaya katıldı. Belki birinci olamadı ama ikinci olmuştu; ama bu pek çok büyük şeyin başlangıcı olacaktı. Besteler yaptığı, filmler çektiği, kitaplar, şiirler yazdığı upuzun bir hayata adım atacaktı.

           Ferdi ailesinin istememesine rağmen İstanbul’a gitti. Nasılsa fakirliği çok iyi biliyordu. Ne iş olsa yapar, geçimin bir yolunu bulurdu. Şansı yanındaydı. Lunapark Gazinosu’nda iş buldu. Orada sahne alan Nurten İnnap’a bağlama çalıyordu. Ve sonra ilk plağını doldurdu.

           Ferdi, 1968 yılında Seda Plak ile iki plaklık bir anlaşma yapmıştı. Piyasaya sürülen ilk plak Leyla’nın A yüzünde ‘Leyla’, B yüzünde ‘Aşkınla Beni Öldürdün’ adlı şarkıları vardı ve ikisinin de söz müziği Ferdi’ye aitti. Yine ikinci plağın A yüzünde bulunan ‘Tatlı Çingenem’ ve B yüzündeki ‘Adana Barajında’ şarkıları da Ferdi Tayfur imzası taşıyordu. Müzik camiasında beklenen ilgiyi görmese de Ferdi bu hedefinden asla vazgeçmedi.

         Düğünlerde, gazinolarda şarkı söylemeye devam etti. Saya, Kader, Sayan, Serenad, Görsev Plak ile plaklar yaptı.

         Sonunda 1970 yılında Kader Plak’tan günümüzde de hafızamızda yer alan ‘Huzurum Kalmadı’ plağını çıkardığında ses getirmeye başladı. 1972 yılında Görsev Plak’tan çıkardığı ‘Kır Çiçekleri’ adlı 45’liği ile de iyi bir çıkış yakaladı. ‘Bana Gerçekleri Söyle’ 45’liğiyle de artık adı tanınır bilinir olmuştu. 1975 yılında Elenor Plak’a transfer oldu. Burada artık oldukça şöhretli bir sanatçı olmuştu. Müthiş, yüreklere dokunan albümler yapıyordu.

       Ferdi Tayfur, o şöhretli çıkışı 1974’teki ‘Çeşme’ şarkısı ile yaptı. Bu kadar büyük şöhrete kendisi bile şaşırıyordu. Şarkılarını kalbinden, çocukluğundan esinlenerek yazıyordu. Ve ona şöhreti getiren Çeşme   planladığı gibi onu hayaline kadar taşımıştı.

       1977’de şarkısıyla aynı adı taşıyan filmde, Ferdi başroldeydi. Necla Nazır ile başrolleri paylaştığı ‘Çeşme’ filmi, 12 milyon izlenmiş ve bir rekora koşmuştu. Evet, bu hayallerinin de ötesindeydi, inanılmazdı. Hep çok çalışarak bu başarıya ulaşmıştı. Bu durumu babasının görmesini çok istiyordu ama babası çok erken ölmüştü.

        Ferdi Tayfur, şimdi sadece sahnede konserlerde, kasetlerde değil, hep beklediği gibi beyazperde de şöhretini konuşturuyordu.

         Ferdi artık sesiyle, filmleriyle aranan bir isim olmuştu. Çeşme’nin hemen ardından 1978 yılında, yönetmen koltuğunda Temel Gürsu’nun oturduğu ‘Derbeder’ filmini çekti. Bu film, sadece İstanbul’da üç buçuk milyon izlenmişti ve yine bir rekora imza atılmıştı.

           Ferdi Tayfur 1978 yılında çıkardığı ‘Batan Güneş’ şarkısıyla da ününe ün katmıştı Büyük Sanatçıya artık Batan Güneş’in Kralı deniliyordu. Şarkılarında acı vardı; bağrı yanık olarak tabir edilen bu şarkılarda Ferdi, halkın duygularına tercüman oluyordu. Onların acılarını dile getiriyor ve bunu çocukluğundan beri içinde yaşadığı hislerle yapıyordu.

           Huzurum Kalmadı, Yaktı Beni, Ben de Özledim, Durdurun Dünyayı, Yuvasız Kuşlar, Merak Etme Sen ve daha birçoğu. O yazdığı ve söylediği bu şarkılarla halkın sevgisini kazanmış, özellikle de minibüsçülerin de Ferdi Baba’sı olmuştu.

           90 lar da yine muhteşem albümlere imza atan Ferdi Tayfur’un şöhreti gün geçtikçe parlıyor halkın sevgilisi olmaya devam ediyordu.

         2000’lerde de şarkıları, albümleri devam etti; ama bir yandan da artık daha çok yazmanın, bir şeyler anlatmanın, kendini sağaltmanın zamanı gelmişti. 2003’te çocukluk yıllarını anlattığı ‘Şekerci Çırağı’, 2008’de ‘Yağmur Durunca’, 2013’te ‘Bir Zamanlar Ağaçtım’ ve 2014’te ‘Paraşütteki Çocuk’ adını verdiği dört roman yazarak okuyucu ile buluşturdu.

         Son zamanlarını Muğla Marmaris Cennet adasında geçiren Ferdi Tayfur sağlık problemleri yaşamaya başlamıştı. 2024 yılı Aralık ayı içerisinde Marmaris’te özel bir hastanede tedavi görmüş, sonrasında Antalya’ya götürülmüştür. Antalya’da hastanede yatarken sevenlerine 2 Ocak 2025 tarihinde veda eden sanatçımız daha sonra 4.01.2025 tarihinde emsali görülmemiş bir kalabalıkla İstanbul Yeniköy Mezarlığına defnedilmiştir.

        Hayatın her türlü zorluklarını yaşamış, yoksulluktan kurtulup azmiyle bugünlere hak ederek gelmiş, kendi söylemiyle bağrı yanık olduğu için böyle şarkılar yapan, bir bir hayallerini gerçekleştiren ve her kesimden insanın yüreğine dokunan bir Ferdi Tayfur geçti bu dünyadan. Mekanı Cennet, Ruhu Şad Olsun. Büyük Üstada Saygılarımla.

Şarkı sözlerinden rahatlıkla bir şiir yazılabiliyor işte bir örnek.

Postacılar mektubunu getirmez oldu.                                                            Anlamadım bir türlü ne dertlerin var senin.                                                                Tebessüm edip de kaçma sevenler böyle yapmaz                                                       Bana bir şeyler söyle bana bir şeyler anlat.