Muğla Merkeze bağlı Pisi (günümüzdeki adı Yeşilyurt olan) köyünde 1882-1901 yılları arasında yaşamış olan Kerimoğullarından Eyüp, 1901 yılında bu köyün yakınlarında bulunan Maşat mevkiinde kurulan bir düğüne icabet eder. Düğünde oyun oynamak üzere kalkar. Daha önceden aralarında geçen husumet sonucu hasım durumunda olan İzzet Ağa da aynı düğünde tanıdık çevresi ile birlikte oturmaktadır. Bu sırada ağabeyinin arkadaşı Koca Mehmet devam etmekte olan düğüne gelir ve Eyüp’ün üzerine, izni olmadan oyuna kalkar. Bu yörenin geleneklerinde de izin almadan birinin üzerine oyuna kalkıp oynamak çok büyük saygısızlık anlamına gelmektedir. Ayrıca karşısında oynayan kişiye büyük bir hakaret olarak kabul edilmektedir.
Eyüp, ağabeyinin arkadaşı olduğu için Koca Mehmet’e saygı gösterir ve kendisi oyundan ayrılır. Koca Mehmet’te oyunu bittiğinde Eyüp’ün hasmı olan Muhtar İzzet Ağa’nın masasına giderek boş bir sandalyeye oturur. Eyüp üst üste yapılan bu hakaretler karşısında çok sinirlenir. Adeta gözü döner. İzzet Ağa’nın masasına doğru öfke ile yaklaşarak Koca Mehmet’e ayağa kalkmasını söyler. Bunun üzerine İzzet Ağa, devreye girer ve Koca Mehmet’e yapılan davranışa son derece sinirlenir. Kendine hakim olamayıp Eyüp’e saldırmak ister. Eyüp, hızlı davranarak belinden tabancasını çıkarıp İzzet Ağa’ya ateş eder ve kolundan yaralar. Düğün yerinden de kaçarak ayrılır.
Dağlarda, tepelerde, tarlalarda civarda kaçak şekilde yaşarken yine aynı köyde yaşayan Sarı Sultan lakaplı bir kıza sevdalanır. Bu kızla görüşmeye başlar. Kızın dedesi bu duruma razı değildir. Çünkü Eyüp’ün kaçak olduğunu biliyordur. Torunu için iyi bir evlilik olmayacağı kanaatindedir. Eyüp çok sevdiği Sarı Sultanı abisiyle birlikte Allah’ın emri ile istemeye gidecektir. Lakin Sarı Sultanı vermezlerse de kaçırmaya kararlıdır. Dede, torununu vereceğini söyleyerek, konukları kabul eder. Lakin Yerkesik’de bulunan kolluk kuvvetlerine de bu zaman içerisinde ihbar etmiştir. Fazla zaman geçmeden Sarı Sultan ve dedesinin evi Kör Arap denilen İsmail Çavuş ve askerleri tarafından çevrelenmiştir. Sabah tan yeri ağarmadan Eyüp’ün yattığı oda askerler tarafından kurşunlanır ve Eyüp 19 yaşında uyurken ölür. Eyüp'ün çok genç yaşta öldürülmesi nedeniyle, anası Hatça Hanım ve sevgilisi Sarı Sultan tarafından ağıtlar yakılır. Köyde yakılan bu ağıtlar ayrıca gün geçtikçe türkünün alt yapısını oluşturur.
Günümüzde, harabe iken restore edilen bu ev Yerkesik Mahallesine yaklaşık olarak 5 kilometre uzaklıktadır. Ziyarete açıktır. Herhangi bir giriş ücreti yoktur. Avlu içerisinde bir kafe mevcut olup, yörenin kadınları tarafından yapılan el açması gözleme yiyebilir, çay ya da meşrubat içebilirsiniz. Genellikle yerli turistler tarafından ziyaret edilen bu evi sizlerin de görmesini tavsiye ederim. Türkünün sözlerini de aşağıya yazıyorum.
Haydülen de haydülen
Kara dağların sandalı da sandalı
Haydülen de haydülen
Kara dağların sandalı da sandalı
Vurulmuş da ganeyor
Kerimoğlu'nun her yanı da her yanı
Vurulmuş da ganeyor
Kerimoğlu'nun her yanı da her yanı
Haydülen de haydülen
Şu dağlarda geyik kalmadı
Haydülen de haydülen
Şu dağlarda geyik kalmadı
Haydülen de kör arabım sen oyna
Senden başka yiğit kalmadı
Haydülen de haydülen
Senden başka yiğit kalmadı.