EN AZINDAN ÖLÜMÜZE SAYGI GÖSTEREBİLİRİZ

Milli reflekslerimizi sosyal medya mecrasından dile getirmekle yerine getirdiğimizi sanan bir toplum olmuşuz.

Bizim tüm tepkisel yaklaşımlarımız tabir yerindeyse tribün esaslı.

Yaptık, paylaştık, oldu.

Başka ülkeleri gözlemlediğimizde, cenazesi, ibadeti, acısı, tatlısı ne olursa olsun insan ve saygı temelli.

Hedefinde insan ve o varlığa saygı var.

Bizim cenazelerimiz, sözde acıyı paylaşmak adı altında dedikodunun, gülümsemelerin, şakalaşmaların yeri halini aldı.

İbadetlerimiz, cenazelerimiz, hastalığımız, şifamız görsel meta olarak kullanılmaya başlandı.

Sosyal medyalarımız geçmiş olsun, başın sağolsun, doğum günün kutlu olsun mecrasına dönüştü.

Değerlerimizi git gide kaybettik.

Eşimizi dostumuzu aramadan, sormadan, sosyal medyadak iki kelam yazıyla geçiştiren bir toplum olduk.

Oysaki bizler uzaktaki sevdiklerimize bile kartla tebrik gönderen bir toplum iken, bugün gelinen noktadaki geçiştirel kültür iç acıtır nitelikte maalesef.

Hele ki bugünleri konuşmaya bile gerek duymuyorum.

Çektiğimiz acı ortada.

Yürekler yangın yeri.

Ana-baba ocağından kınalarla çıkıp gidip, Türk bayrağına sarılmış tabutuyla ana-baba evine dönen çocuklarımız ciğerlerimizi dağladı.

Hemen unutulacak bir acı değil.

Süreç devam ederken, milli seferberliklerimizi fotoğraflarla değil, insana, ölene, ölenin yakınına saygı duyarak göstermeliyiz.

Komşu evinden cenaze çıksa, günlerce radyo, televizyon açmayan bir toplum iken, hangi ara günübirlik düşünen bir toplum olduk inanılır gibi değil.

Hep beraber haykırdık.

Tıpkı terörü lanetlediğimiz gibi, Suriye’yi de lanetledik.

Başımızı sağ ettik.

Acımızı sosyal medyadan paylaştık.

Sövdük, düz gittik ama bitti.

Evet, evet bitti.

“Acımız bir gündü, o da; o gündü” gibi yaşadık adeta.

Tabi ki bu genelleme yapacağımız bir yorum değil ama gözlemlerimiz duyarlı vatandaşlarımızın yaklaşımlarını da gölgede bırakır nitelikte.

Nasıl gölgede bırakmasın.

Yenilen, içilen, eğlenilen, söylenen melodiler ne varsa o bir günün ardında kalan günü takip etti.

Sanki çok geç kalmışcasına.

İnsandık evet, hayatın devam ettiği gerçeğinden yola çıkacaktık ama bu kadar çabuk değil.

Hani ölmezdik; içtiğimiz kahveyi, yediğimiz yemeği, gittiğimiz yerleri, söylediğimiz şarkıyı, mutluluğumuzu, kahkahalarımızı duyurmamış ya da göstermemiş olsak.

Bir süre dayanamadık, bir süre sabredemedik.

Komşunun evinden çıkan cenazeden ötürü neredeyse 1 hafta çocuklarına televizyon seyrettirmeyen, müzik dinletmeyen ailelerin çocukları sanki bizler değildik.

Belki yitip giden oğlumuz, eşimiz, kardeşimiz, nişanlımız, babamız değildi ama onlar ülkenin birer evladıydı. Onlar bizim olmasa bile, bu ülkenin insanının oğlu, eşi kardeşi, nişanlısı, babasıydı.

Geleneklerine bağlı, değerleri olan toplumumuzu tekrar inşa edebilir miyiz zor belki ama en azından ölümüze saygı gösterebiliriz diye düşünmeden edemedim.