Yaptığımız iş, hayata hep tespitkar yaklaşımlarla bakmaya sebep verebiliyor.

Bu nedenle de nerede olursak olalım, bakarken gördüğümüzün dışında tespitlere davetiye çıkartır nitelikteki şeyler dikkatlerimizden kaçmayabiliyor.

Tabi her şey değil, öyle de bir iddiamız zaten olamaz.

Türkiye’de yaşamanın her vatandaş için çok kolay olmadığını biliyoruz. Milli gelir sistemi olarak, vergi odaklı bir ülke olduğumuzu söyleyebiliriz.

Yaşam şartlarının zorlaştığı, işsizlerin sayısının git gide artış gösterdiği bir ülkeyiz.

Bütün bunların son bulması, devlet kapısına kapağı atmamızla eş alakalı hale geldi de diyebiliriz.

En azından elimize geçeceğini bildiğimiz garanti bir maaşımız oluyordu mantıken. Yanında da, promosyonu, fazla mesaisi, harcırahı vs…

Yani günümüzde idealleriniz için yaşamayı bırakın, devlet kapısına kapağı atmanın garantörlük açısından revaçta olduğu bir dönemdeyiz.

***

Buraya kadar okuduklarınızı zaten bilip, yaşıyorsunuz. Asıl konuma girizgah oluştursun niyetiyle kaleme almıştım.

Geçenlerde yakın bir dostumla günübirlik gittiğimiz Fethiye ilçemizden dönerken Göcek’te bir levha dikkatimi çekti.

Dikkatimi çeken levha, Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki MUSKİ (Muğla Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü)’ye bağlı bir birimin levhasıydı.

Levhada yazılanı aynen aktarıyorum:

“Muğla Büyükşehir Belediyesi

MUSKİ Genel Müdürlüğü

Su ve Kanal İşletme Dairesi Başkanlığı

  1. Bölge Şube Müdürlüğü

Göcek Şefliği”

Okuduğum levhada yazılanlarda ne zaman sona geleceğini soluksuz okurken, yolun sağında kalan birimin şeflik olduğunu en nihayetinde anlamıştım.

Sonra da aklıma yine gelenler geldi.

Sadece Büyükşehir Belediyesi’nin MUSKİ Genel Müdürlüğü’ne bağlı daire başkanı, şube müdürü, şefi derken, 5 ayrı makamdan söz ediliyordu.

Bu sadece biriydi…

Diğer birimlere ait makam ve altındaki yapılanmaları çok ta düşünmek istemiyorum.

Bu gözümüzün gördüğüydü. Görmediklerimiz elbette vardı ama tahmin ettiklerimiz daha fazlaydı.

Bu sadece Muğla’da bir belediye ile olandı.

Bu makamları ülkeye yaydığımızda çıkacak sonucun, kimin belinin büküldüğünü ortaya çıkaracak gerçeğin de bir yansımasıydı.

Bu sadece bir tespitti değerli okurlar.

Gördüğüme nasıl baktığımı paylaşmaya çalıştığım bir tespit. Yoksa bu belediye olmuş, kamu kurumları olmuş çok bir şey değişmiyor.

Aynı durumun farklı renkleri.

Ama bir kez daha yinelemekte yarar görüyorum; bu tespit herhangi bir kuruma karşı bir tespit değil, tamamen bürokrasimizin içinde bulunduğu durumu özetler nitelikteki bir tespit.

Fazlaca lüks bulduğum bir durum tespiti diyebiliriz.

Yoksa durup dururken keyfe keder oluşturulmuş birimler değil tabi ki. Böyle bir yapılanma gerekli görülüyor ki, bu şekilde oluşumlar ortaya çıkıyor.

Söylemek istediğim, fazlaca şatafatlı yaşayan bir ülkeyiz.

İşten çok makam üretiyoruz.

Hadi şatafatımız yerinde, müreffehlik seviyemiz bari yerinde olsaydı ama o da yok.

Bu kadar makamın işgal edildiği şatafatlı ortamda, hizmetler açısından uçmamız gerektiği de cabası.

Uçuyor muyuz? Tabi ki hayır.

Hala, genelde veya yerelde işsizlikten, ağır vergi yükünden, pahalı kiralardan, su kesintisinden, bozuk yollardan, plansızlıklardan söz ediyoruz günü geldikçe.

Uçuyor olsak bunları konuşuyor olmazdık herhalde sık sık.

Bu durumda olan sadece vatandaşa oluyor.

Bu sözü edilen makamları vatandaş doyuruyor.

Doyuracağım diye de adeta canı çıkıyor ve yine de şükürlerle yaşamaya çalışıyor.

Hal böyleyken, vatandaşın şükürle ortaya koyduğu kanaatkarlığa rağmen, birileri için yerler açılıp, var olmuş makamlarına, yeni makamlar takviye ediliyor.

İşe göre adam değil, adama göre iş pozisyonları yaratılıyor.

Konu bir tabeladan buralara geldi.

Aslında tabela buralara kadar gelen şatafatın özüydü.

Söylenecek, yazılacak daha çok şey olsa da,

Kıssadan hisse; “Bu ülkede vatandaş olmak zor arkadaş” diyelim ve sonlandıralım.