Cumhuriyet Halk Partisi’nin haftalardır yazılıp, çizilen Muğla İl Kongresi geçtiğimiz Cumartesi günü Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Bilindiği gibi söz konusu olağan kongrenin, olağan aday olan Adem Zeybekoğlu ile gidilmesi kararı aşamasındaki gelişmeleri sizlerle gün be gün paylaşmıştık.

Bu yazımızı kaleme aldığımız sıralarda ise, Adem Zeybekoğlu CHP Muğla il başkanı seçiliyor idi.

***

Yazımızın başlığını oluşturan ayrıntı ise, kültür merkezinin önünü kaplayan “Cumhuriyet Halk Partisi’nin Muğla Olağan İl Kongresine Hoşgeldiniz” diye il başkanlığı tarafından yazılan ve asılan dev pankarttaki karşılama metninden geliyor.

Hatta salona girmeden önce bu karşılamayı okuduğumda, “Ne kadar doğru bir ifadede bulunulmuş. Her şey olağan, olağanüstü hiçbir şey yok” diye esprili bir yaklaşımda bulunmadan da geçemedim.

Salonun içerisinde de her şey olağandı.

O alışık olduğumuz adaya oy istemeye ve delegeyi etkilemeye yönelik kulislerden yoksun bir topluluk telaşını gözlemlemek çok zor değildi.

Üst kata çıkıp, kongreyi kültür merkezinin balkonundan izlemeye çalıştım.

Dönemin Muğla Milletvekili Dr. Ali Arslan’ın konuşması yeni bitmiş. Anlayacağınız Sayın Arslan’ın konuşmasına yetişemedim.

Diğer konuşmacılara dikkat kesildim.

Kim konuşacak diye beklerken, MSKÜ Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı, önceki dönem Muğla milletvekili ve günümüzün yine Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi olarak sahasına geri dönen Prof. Dr. Nurettin Demir hocamız sıra aldı.

Kendisi konuşmaya başladığında, milletvekilleri ve milletvekilliği yapmış kişilerin daha çok ülke gündemine yönelik konuşma yapmayı tercih ettiklerini düşünüyordum.

Bu konuşmalar partilerinin genel başkanları ya da grup başkan vekilleri tarafından her gün halkın önüne konuyor oysaki.

Bu mebusların Meclis’te ya da komisyonlarda yapmalarını beklediğimiz konuşmaların, il ve ilçe kongrelerinde daha kısmi ele alınmasını gerekli görüyorum ben açıkçası.

Çünkü ülkenin içinde bulunduğu durum ve iktidara yönelik eleştiriler, zaten tüm partililerin ortak düşüncelerini içeriyor.  

Hiç konuşmasınlar da demiyoruz tabi ama kongre ortamı biraz daha farklı.

Kongreler, yerel zemindeki sorunların ele alındığı, tabir yerindeyse etekteki taşların silkelendiği ve bir o kadar da eleştiri ve özeleştiri mekanizmasının çalıştırıldığı yerler olmalı diye düşünürüm hep.

İşte Nurettin Demir’in de genel siyaset içeren konuşma yaptığı fikri ben de gelişmeye başladığı an da,

Sayın Demir’den ilk artçı söylem geldi.

Nurettin Demir hoca;

“Bugün burada delegeler konuşsun isterdik ama olmadı. İyi ki Sayın Ali Arslan vardı. O da olmasa adrenalin olmayacaktı” diyerek, atmosfer olarak yaşanmasını beklediği ancak beklentisine karşılık bulamadığı kongre ortamını dile getirdi.

Bu söylem kongre sürecine ilişkin eleştirel bir yaklaşımı da gözler önüne sürer nitelikteydi.

Nurettin Hoca ayrıca; “Ülke olarak güdülmeye alışmışız” derken, kurtulmak gerektiğine de vurgu yaptı ve partilerinin önseçim konusundaki tutumuna yönelik özeleştirisini şöyle dile getirdi:

“Madem ön seçim yapmıyoruz o zaman niye Tayyip Erdoğan’ı ileri demokrasi dedi diye eleştiriyoruz. Peki, biz de nerede?”

Demir’in, aynı dönemde parlamento sıralarını paylaştığı partilisi Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan ile birlikte milletvekilliği sürelerinin dolduktan sonra tekrar aday gösterilmeyişlerine ve buna bağlı olarak partiye küsüp, sırtlarını döndükleriyle ilgili söylemlere maruz kaldıklarını da söz konusu kongrede kendi ağzından duyma fırsatı da bulduk.

Hatta kendileri için “doymadılar” denilmiş.

Bu eleştirileri kabul etmediğini, siyasette asla emekli olunmayacağını, ancak rahmetli olunabileceğini ve milletvekili olsun ya da olmasın her zaman siyasetin içinde mücadele edeceği vurgusu yapan Demir, “Bırakmak yok” diye seslendi.

Seslendi seslenmesine ama bırakmamaya yönelik devamında verdiği isimsel örnekler manidardı.

Nurettin Demir, salonu dolduranlara, “Tayyip Erdoğan bırakıyor mu, Kemal Kılıçdaroğlu bırakıyor mu, Osman Gürün bırakıyor mu?” diye örnekledi siyasetin bırakılmaması gerektiği şeklindeki düşüncelerine.

Bu örneklemeyi manidar bulduğumu söylemeliyim.

Nurettin Hoca, Ömer Süha Aldan ile haklarında üretilen dedikodulara, “Önseçim olsaydı tekrar sizleri Meclis’te temsil etmek için huzurlarınıza çıkardım” finaliyle de genel merkezin milletvekili seçme uygulamasına göndermede bulundu.

***

Biz gazeteciler ayrıntıları da izleriz bu tür ortamlarda.

Vücut dili de okuruz çoğu zaman.

O ayrıntılardan birini paylaşmak isterim.

Nurettin Demir’in konuşmasını bitirdikten sonra kongre divanının elini sıkmaya yöneldiği sırada, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ün yerinden kalkarak, Demir’in yerine geçmeden dışarı çıkması dikkatimden kaçmadı.

Bu hareketin sebebinin, Nurettin Demir’in yerel seçimlerde Gürün’e rağmen büyükşehir belediye başkanı aday adaylığını açıklayarak, Gürün’ün uygulamalarını eleştirdiği süreçle alakalı olduğunu düşünüyorum.

Başkan Gürün’ün yüz teması kurmamak ya da kürsüden inen hatibin ön sıralarda oturanlarla el sıkışmak geleneğini yerine getirmemek için yapmış olduğunu düşündüm bu hareketiyle, ne yalan söyleyeyim.

Böyle düşünmemize sebep olan duygunun, Osman Gürün’ün artık hemen hemen herkesin bildiği ve dillendirdiği özelliği olan, kendisine muhalif olan hiç kimseyi unutmayan ve bunu yansıtabilen bir yapıya sahip olmasıyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz.

Bu tespitimde ben yanılabiliyor olabilirim ama kaleme aldıklarımızın da gözlem ve durum tespiti olduğu da unutulmasın.

Demir’in konuşmasının ardından Yakup Akkaya, Zeki Çakıroğlu ve Burak Erbay’ı da dinledim. Zaten il başkanını seçme vakti de yaklaşmıştı. Sonucunu da bildiğimiz kongreden, yazımızı gazetemize yetiştirebilmek için ayrılmak durumunda kaldık.

Çok adaylı bir kongre süreci yaşansaydı, yazıyı da, gazeteyi de, baskıyı da bekletirdik.

Kıssadan hisse biz yine de, kongre sürecinden ve kongreden kamuoyu görevimizi yerine getirecek kadar gözlem ve tespitte bulunarak ayrıldığımızı düşünüyorum.

Kalanları da hafta içinde ele alırız.

Olağanüstü bir durumun yaşanmadığı olağan kongrede İl Başkanlığına seçilen Zeybekoğlu’nu kutlarız.