Bayram sabahı bir vahşetle uyandık. Güzeller güzeli Zeynep’in katledildiği haberi yüreklerimizi sızlattı. Herkes bir şey yazdı. Herkes lanet etti. Herkes kınadı.
Bu bayram başka bayram diyorduk. Büyüklerimizi ziyaret edemeyeceğiz anne babalarımızla bayramlaşamayacağız, sarılıp öpemeyecektik. Biz bunları dert derken; Zeynep’in annesi yavrusunu toprağa verdi. Ağıtları yüreklerimizi sızlattı.
Bir ana …
Bir evlat…
Yürekler yandı….
Düşünsenize evlat bunun adı…
Daha ana rahmine düştüğü anda korumaya başlıyorsunuz. Aman üzülmeyeyim, bebeğim etkilenir. Ağır kaldıramam bebeğim zarar görür. Sonra doğum anı gelir, tarif edilmez acılar yaşarsın ama bir kere bile isyan etmezsin o acılar bile farklı bir haz verir. Bebeğinin kokusu cennet kokusu gibi gelir…
Sonra uykusuz geceler gelir.
Gaz sancıları….
Diş çıkarma sancıları…
Ve uykusuz geceler…
Ama sen uykusuz geçen gecelerine yanmazsın. Uykusuz işe gittiğin günleri saymazsın bile..
Ananın tek üzüldüğü evladının çektiği acılar ve bebeğinin uykusuz kalmasına üzülür.
Bakıcıya bıraktığın günler, senin için vicdan azabı gibidir. Onunla yeterince ilgilenemediğini ona zaman ayıramadığını düşünür, üzülürsün.
İlk anne dediği anda ilk ses tınını duyduğun zaman sevinç gözyaşların olur.
Ve ilk adım atışı…
Ve zaman öyle bir hızlı geçer ki; ilkokul heyecanı başlar. İlk harf öğrendiği zaman ” anne senin ismin nasıl yazılıyor bana öğretsene” dediğinde dünyalar senin olur.
Ve onunla ilgili hayaller kurmaya başlarsın. Hayallerini evladınla paylaşırsın. Hayallerinde hep o vardır.
İlkokulu bitirecek…
Ortaokulu bitirecek…
Lise derken istediği mesleği seçmek için üniversiteye gidecek…
Başka şehirde üniversiteyi okurken, hayatı da öğrenecek ama sen hep yanında olacaksın. Tökezlediği anda yanında olacaksın. “Anne “dediği anda sen ona koşacaksın…
Sonra sevdiği olacak!. Ve bir gün “Anne ben birini seviyorum seninle tanıştırmak istiyorum” diyecek. Evladının düğününü hayal edeceksin. Torunlarının hayalini kuracaksın…
Ama sonra bir cani gelir, hayallerinizi katleder. Gözünden sakındığın canından can verdiğin, yaşama nedenin, evladının canını katleder ve sen yaşarken ölürsün.
Bir cani senin çiçeğini koparmıştır.
Evladına toprağın altına gömerken sen de ölmek istersin. “karanlıktan korkar benim yavrum” dersin. Onun üstüne atılan her toprak senin kalbinin yerinde sökülmesidir. Ağıtlar yakarsın feryat edersin. Ama çaresi yoktur.
Bir annenin en büyük duası evladının mutlu olmasıdır.
Bir annenin en büyük azabı ise evladının acısıdır.
Boşuna demiyorlar “Allah evlat acısı vermesin” diye