Hayat her zaman yüzümüze gülmez, yaşantımız her zaman bizim istediğimiz doğrultuda devam etmez. Bir merdivenin basamaklarını teker teker çıkarız ama bazen bir bakmışız ki bir anda birinci basamakta buluveririz kendimizi. Etrafımızdaki birçok kişiye baktığımızda özellikle de siyasette rol alan kişilere baktığımızda her birinin altından “bir kalbur cücük çıkıyor” duyduklarımıza inanamadığımız anlara şahit oluyoruz. Vatandaşa “hallderiz, sorun yok” diye sırtını sıvazlayıp göndermelerin arkasında ilgili kurum temsilcilerini arayıp “şu şahsın işini hiçbir şekilde yapmayın” talimatları gerçekten mide bulandırıcı.
Sanki sütten çıkmış ak kaşık kendileri. Empati kuramayacak kadar düşünce yoksunu insanların Muğla’nın temsilcileri olmaları ise vicdanları yaralayan bir durum. Düne kadar nereden geldikleri, ne durumda oldukları, haklarındaki dedikodudan sokağa çıkamayacak durumda olan temsilcilerimizi bugün saygı duyulan, hürmet gören kişiler arasında görüyoruz. Bu durum nereden nereye gelinebileceğinin canlı örneği olarak karşımıza çıkıyor. Kendi ağırlığı olmayan, kendisini dahi taşıyamayan birinin Muğla’yı taşımasını beklemek ise ayrı ızdırap memleket için.
Bir insanın ya doğrusu vardır ya da yanlışı. Ya eksidir ya da artı. Ya siyahtır ya beyaz. Gri ya da füme olmaz bana göre. Kişinin acabaları yaşaması, karamsar olması kendisine de çevresine de fayda değil, zarar getirir. Aynı zamanda kendilerine olan güvenleri yitirir. Mevlana’nın dediği gibi “ya göründüğünüz gibi olun ya da olduğunuz gibi görünün.”
Atalarımızın sözü kulağımıza küpe olsun;
“Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır.”
Sevgiyle kalın…