Çin’de ortaya çıkan ancak kısa sürede dünyaya yayılan Covid-19 salgını ile ilgili henüz tıbbi çareye, sağlıklı çözüme kavuşmuş değiliz. Pek çok gelişmiş ülke gibi ülkemizde de toplanan verilerle, virüsün yapısı, salgının etkileri, tedavi süreçleri vb. konulara ilişkin bilimsel çalışmalar yürütülüyor. Zaman zaman umut verici haberler çıksa da kesin tedavi süreci konusunda bilim insanlarının henüz üzerinde uzlaştığı ilaç, aşı gibi tıbbi ürünler kamuoyuna duyurulamadı. Bu konuda çalışmaların yoğunlaştığını, bazı laboratuvarların önemli aşamalar kaydettiğini de atlamamız gerekiyor. Bu aşamada bizlere, bilim insanlarınca tavsiye edilen kararlara, önlemlere azami uyum göstererek bu alanda gelecek müjdeleri sabırla beklemek düşüyor.
Diğer taraftan Covid-19 salgını daha önce hiç yaşamadığımız, tecrübe etmediğimiz bir dönemi yine kısa sürede deneyimlememizi sağlayarak, alışkanlıklarımızı, gündelik hayatımızı, sosyal ilişkilerimizi büyük ölçüde değiştirdi. Eğitimden, tüketime, ulaşımdan, iletişime, üretimden eğlenceye, ibadetlerimizden sosyalleşme mekânlarımıza, spordan medyaya neredeyse tüm alanlarda toplumsal hayatımızı alt üst etti.
Küreselleşmenin etkisiyle hastalığın hızla yayıldığını, tedavinin bulunmasıyla da aynı hızla dünyanın salgından kurtulabileceğini varsayarak iyimser bir tablo çizmeye çalışsak bile toplumsal ilişkilerimize bıraktığı hasarlarla ilgili kısa sürede çözüm üretebilecek mi? İyimser olmaya, olumlu düşünmeye her zamandan daha fazla ihtiyacımız var ama bu alanlarda henüz tehlikenin farkında olamadığımızı da tespit etmemiz gerekiyor. Örneğin fiziksel mesafe tanımı yapıyoruz ancak sosyal mesafemizi koruyalım diyerek toplumsal ilişkilerimizi donduruyoruz. Oysa internet, sosyal medya, akıllı telefon gibi araçlarla sanal da olsa fiziksel mesafeyi rahatlıkla aşarak sosyal ilişkilerimizi sürdürebilecek, geliştirebilecek durumdayız. O halde neden sosyal mesafeye vurgu yapıyoruz, oldukça düşündürücü değil mi?
Salgının yükselişte olduğu dönemde toplumun her kesimi çeşitli güçlükler yaşadı. Toplumun her kademesi, her kesimi süreçten bir şekilde olumsuz etkilendi. Yeni normal denen sürece geçilse de eski alışkanlıkları terk etmek de kolay değil elbette. Dolayısıyla Mart ayından beri yaşadığımız sürece epey uyum sağlamış olsak bile dostlarımızla, arkadaşlarımızla, akrabalarımızla sosyal mesafemizin açıldığını ispatlayacak göstergelere şahit olduk, oluyoruz. Artan bireyselleşme göstergeleri bir yana pek çok insan, düğünler, cenazeler, bayramlar, festivaller, kongreler, turizm organizasyonları, seyahat gibi etkinliklere katılmak istemiyor veya isteksiz davranışlar sergiliyor. Yakın çevresindeki insanlardan, gideceği, katılacağı organizasyonlardan virüs bulacağı endişesi, korku ve güvensizliği arttırıyor. Evden çalışma, sanal toplantılar, görüntülü görüşmeler, yalnızlaşmaya, içine kapanmaya çözüm olamadığı gibi aksine toplumdan soyutlanmayı arttırıyor.
Kısacası Covid-19 salgınının tıbbi boyutları kadar sosyolojik ve psikolojik etkileri de önemli sorunlara yol açmaktadır. Toplumsal dayanışma, aile bağları gibi toplumsal ilişkileri derinden sarsmaktadır. Ekonomik, sosyolojik ve psikolojik olarak toplumları olumsuz etkileyen salgının en kısa zamanda tıbbi olarak sonlanarak, toplumda yarattığı travmaların etkisinin azalmasını diliyorum.