Bir garip ülkeyiz vesselam.
Dünkü yazımda pandemiye yönelik önlem ya da esnetme anlamında karmakarışık bir dizi kuralın belirsizliğiyle yaşadığımızı ifade etmiştim.
Kimse duruma vakıf değil.
Ölüm bir yanda kol gezerken ve hergün yüzlerce vatandaş hayatını kaybederken, bir yan da anaokulları açılıyor.
Süreç içinde alınan önlemlere yönelik küçük bir olumlu durum seyretse, anında esneklik gündeme geliyor.
Yasak diyoruz, neredeyse herkes sokağa çıkacak avantajlı boyutta.
Sayın Cumhurbaşkanı cenazelerin 30 kişiyle sınırlandırılmasını dile getiriyor, laf gelimi 300 kişiyle yapıyoruz.
Yaptığımız gibi buna devletin temsilcileri de ses çıkartmıyor, kendileri de bu 300’ün içinde yer alıyor.
Sonra da vatandaşa maske takmadığı için ceza kestiğimiz gibi, kuralları sadece vatandaşa dayatmaya çalışıyoruz.
Hatırladığımız gibi Anayasa Profesörü Burhan Kuzu, salgından dolayı yaşamını kaybetti. Kuzu’nun naaşı apar topar defnedilmiş, hatta yanlış hatırlamıyorsam oğlu babasının cenazesine katılamamıştı.
Bir yerde bu gibi durumlar cereyan ederken, bir yerde hala daha nizami cenaze törenleri yapılabiliyor.
Hoş bu cenaze törenlerinde sosyal mesafe kuralları uygulanıyor olabilir ama kurallar herkes için uygulanmalı diye düşünmeden de edemiyoruz.
Memlekette ölüm de kol gezse şaşaadan vazgeçemiyoruz.
Düşüncemizi böyle ifade ettik diye mutlaka tepki göreceğiz biliyorum ama bu tepkiler gerçeği değiştirmiyor.
Sonuç itibariyle burası Türkiye.
Ayrıcalıklıların ya da ayrıcalıklı ilan edilenlerin ülkesi.
Nasılsa vur abalıya denilecek bir zümre var.
O zümrenin baş aktörleri de vatandaş.
***
Şimdi sıkı durun; bu konuya bağlı olarak başka bir konudan söz edeceğim.
Muğla İl Müftülüğü aldığı bir karar ile Cuma namazını Menteşe kent merkezindeki Atatürk Spor Salonu’nda kıldıracakmış.
Bunca yerin kapatıldığı salgın dönemi içinde alınan bir karar bu.
Atatürk Spor Salonu, gençlerin spor yapmak için sıklıkla kullandığı bir tesis olduğu gibi, bu tesisin bağlı olduğu Gençlik Spor İl Müdürlüğü çalışanlarının da kısa bir süre önce salgına yakalandığını ve hala daha karantinada olduğunu da hatırlatmak isterim.
Yine yanlış anlaşılacak biliyorum. Cuma namazı kılınsın ama spor salonunda kılınmasın diyorum. Cuma namazımı ben de kılıyorum ama söz konusu uygulama ile böylesine hassas bir dönemde insan sağlığı yine tehlikeye atılmış oluyor.
Bu yöntemle Cuma namazı kılınması isteniyorsa, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi hazır tam faaliyette değilken, oradaki spor salonları değerlendirilebilir, hem geniş bir araç park alanı da var.
Kent merkezindeki bu yöntem ister istemez, her yere otomobiliyle gitme kültürü gelişmiş kentte gereksiz bir yoğunluk da yaratacaktır.
Zaten çok sayıda çocuğun giriş-çıkış yaptığı, velilerin corona nedeniyle çocuklarının spor yapmasına bile pek te sıcak bakmadığı bir dönemde, yüzlerce insanı o çok ta sağlıklı olduğuna ihtimal vermediğimiz salona tıkıştırmak akıl karı bir uygulama değil.
İnsanlar spor salonunun duş ve tuvalet alanlarında abdestlerini alacaklar. Herkes abdestli gelmeyecek ya nasılsa.
Bunun nasıl bir sağlığı tehdit eder bir duruma davetiye çıkartacağını İl Müftülüğümüz bilemiyor mu?
Yani namaz öncesinden tutun da, namaz sonrası yapılacak temizliğine kadar sorun mu sorun oluşturur nitelikte bir durum bu.
Namaz kılmak için gelecek cemaatin ardından o tesise spor yapmak için gelecek olan çocuklar, orada derin derin nefes alıp verecek, koşacak ve spor yapacak, ya da yapmış olacak öyle mi?
Biz perşembenin gelişini çarşambadan görerek uyaralım. Bu uygulama salgına daha çok davetiye çıkartacaktır.
Hem namaza gelecek cemaati, hem de çocuk ve gençlerimizi düşünmeliyiz. Zaten insan hayatının ne kadar ucuz olduğunu her gün irdelediğimiz bir dönemde.
İlla ki spor salonunda Cuma namazı kılınacaksa, bunun için şu an da sirkülasyonu olmayan başka salon arayışlarında bulunulmalı.
Kaldı ki bu dönemde insan psikolojisinin güçlü tutulması için Muğla İl Müftülüğüne, gençlerin sportif faaliyetlerini covid tedbirleri ile devam etmesi için de Gençlik Spor İl Müdürlüğüne önemli görevler düşüyor.
Bu nedenle sözünü ettiğim Cuma namazı organizasyonunda her iki kurumun da nasıl ortak bir paye de buluştuğunu anlayabilmek mümkün değil.
Yurt dışında özellikle kiliselerde din adamları, salgın döneminde vatandaşların ruhsal olarak sağlam tutulması için bir dizi çalışmalar yürütüyor. Bizim Müftülüğümüzden de bu yönde çalışmalar yapabilir.
Bunun yanında Gençlik Spor İl Müdürlüğü de, pandemi döneminin başında, İnstagram üzerinden güzel bir proje gerçekleştirmişti. İnstagram Spor Okulu isimli çalışma ile spor, online olarak her eve giriyor ve insanları spor yapmaya teşvik ediyordu. Ben şahsen bu dönemde aynı çalışmaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Sanırım herşey de olduğu gibi bu alanda da bir salı vermişlik hakim.
Oysaki başarı istikrarla gelir.
Kurumlarımızdan özellikle bu dönemde insan sağlığına önem veren uygulamalar beklediğimizi ifade etmek isterim.
Eleştiriyi sadece eleştiri olsun diye değil, çözümsel anlamda alternatif sunarak da gerçekleştiriyoruz.
Bu uygulama sıkıntılı. “Bizden söylemesi” demeyeceğim, konu sağlık başka bir şeye benzemez.
Kurumlarımızı yönetenlerin, bu hassasiyetleri düşünebilme kapasitelerinden zerre şüphemiz yok.