Muğla’da plaj, iskele, koy ve tesisin işletme ve ihale hakkını MUÇEV Limited Şirketi almıştı.
Genelde yerel yönetimin araması ya da seslendirmesi gereken konuları genel anlamda üstlenip Meclis gündemine taşıdığına şahit olduğumuz CHP’li Milletvekili Süleyman Girgin, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum tarafından cevaplandırmasını talep ettiği soru önergesinde MUÇEV’i konu almış.
Daha çok MUÇEV’in yönetim şeması üzerinde duran Girgin, kıyılarda kamu yararının sağlanması için esas olanın, kıyı şeritlerinin yerel yönetimlere tahsis edilmesi gerektiğini, bu kıyısal alanların tüm hizmetlerinin belediyeler eliyle yapılmakta olduğunu, buna rağmen bölgelerden elde edilen tüm gelirlerin MUÇEV’e gittiğine değinmiş.
Girgin ayrıca, MUÇEV Limited Şirketi’nin bir özel hukuk tüzel kişisi olmasına rağmen, kamu hizmeti olması gereken alanlarda faaliyet yapmasının ve bu faaliyetlere yönelik tatmin edici ve kapsamlı bir denetleme sürecinin işlememesinin kamuoyunda ciddi rahatsızlık yaratmakta olduğuna da dikkat çekmiş.
Girgin’in bu ifadelerini okuyunca, Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin ilçe belediyelerinin gelirlerine el koyduğu gerekçesiyle ilçe belediye başkanlarının serzenişleri aklıma geldi.
Büyükşehir Belediyesi ilçelerin gelir içeren kanallarını kendi bünyesine alınca, ilçe belediyeleri, sadece çöp toplar hale gelmişti tabir yerindeyse.
Doğal olarak da, ilçe belediye başkanları işlersiz hale geldiklerinden dert yanmaya başlamışlardı adeta.
Evet, Girgin’in MUÇEV kanalıyla elde edildiğinden dem vurduğu gelir önemli.
MUÇEV’in sahip olduğu gelirlere yerel yönetimlerin sahip olma isteği de çok doğal.
MUÇEV’in sorumluluk alanındaki turizm gelirleri yerel yönetimlere verilmiş olsa, belki Muğlaspor sahipsiz kalmaz, belki spor kulüplerine destekler artar, belki başlanan yatırımlar bitirilir, belki yol sorunu olmaz, belki susuzluk olmaz, belki yerleşim yerlerinden pis kokular yükselmez, belki şehirsel dokunuşlar olur, belki yöre insanının çalışması için daha fazla işe alımlar olur, belki, belki, belki, belki…
Ama şuan bu gelirler yerel yönetimlerde değil.
Anlaşılan o ki, bu MUÇEV konusu daha çok tartışma malzemesi olacağa benzer.
***
Konu MUÇEV’den açılınca, gözümüze bu şirketin sorumluluk alanında bulunan, en yakınımızdaki Akbük koyu ilişiyor.
Yıllardır rantiyecilerin hedefindeki koyun, MUÇEV yani devlet eliyle disiplin altına alınacak olması memnuniyet yaratmış olsa da, nasıl bir planlama ve yenilenmeye sahip olunacağı merak konusuydu.
Belki rantiyecilere karşı belli bir disiplin oluşturulmuş gibi gözükse de, planlamaya ilişkin bir düzensizliğin hala var olduğunu söylemeliyiz.
Tabi Akbük için söylüyorum. Burnumuzun dibi sonuçta.
Yöre halkının ve Akbükseverlerin bir düzen beklentisinin var olduğunu biliyorum ama Akbük bugünkü haliyle bu beklentiye ne yazık ki karşılık veremiyor.
Küçücük bir koy olan Akbük’te hala keşmekeşlik hakim. Arabalarla insanlar iç içe girmiş.
Bir kere plajda araçlar olmamalı.
Koy sadece plaj olarak kullanılmalı.
Yörede elektrik, internet, yeme-içme gibi yaşam için gerekli olan her türlü şartlar bulunurken, en gerekli olan temel yaşam kaynağı suyun olmaması başlı başına fiyasko.
Bu bayram tatilinde gözlemledik. Ortalık curcuna olduğu gibi, pislik, koku ne ararsan mevcut.
Bu düzensizlikte sanırım kontrol mekanizmasının da eksikliğinden söz etmek mümkün.
Bizim düzen dediğimiz şey, vatandaşa Akbük koyuna girişten belli bir ücret almaksa buna sözüm yok, ama benim aklımdaki düzen ve toplanan paranın karşılığı hizmet olarak vatandaşa dönmeli.
Anlaşılan o ki, bir önceki yazımda yer verdiğim plansızlık, her alanda baş göstermiş durumda.
Biz yine de MUÇEV kanalıyla da olsa, Akbük ve benzeri turistik lokasyonların nezih alanlar haline getirileceği ve ilçe belediyelerinin gelirlerini elinde bulunduran Büyükşehir Belediyesi’nin o gelirlerin karşılığın olan hizmeti o ilçelere vereceğine olan inancımızı koruduğumuzu belirterek yazımızı sonlandıralım.