Kentimizde kapalı kapılar ardında kamu yararı içermeyen konuların gün yüzüne çıkması için gazetemiz ciddi bir mesai harcıyor.

Bunun örneklerini de gazetemiz sayfalarında okuyorsunuz.

Özellikle şehrimizde kamu kurumlarının yanı sıra, kamu yararına sağlamak amacıyla devlet tarafından kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulmuş, kamu gücü ayrıcalıklarına ve tüzel kişilik özelliklerine sahip örgütlenmelerde meydana gelmiş suiistimalleri bir şekilde belgelere dayandırarak siz okuyucularımızla paylaşıyoruz.  

Kamu zararı oluşturulan bu girişimleri elimizden geldiğince kamuoyuna ifşa etmeyi sürdüreceğiz.

Bütün bu yaşanan suiistimallerden yararlanan belli bir kesim var ve bu kesim hep aynı yarar sağlayıcılar.

“Bal tutan parmağını yalar” sözünden yola çıkılmışcasına, yalanan parmaklar neredeyse bitip, erimeye yüz tutmuş ama hala aynı parmaklarla bu işlerin yürüdüğü aşikar.

Belgesiz yazıp çizmiyoruz, yaşananları belgeleriyle ortaya koyuyoruz.

Bunun yegane sebebi kamu yararı.

Kamu zararı oluşturan ne varsa bu ezberi bozmak, hem vatandaşlık, hem de bir gazetecilik görevi.   

***

Bugün birkaç ayrıntının bir yerde olduğu bir yazı olsun istedim. Bu yüzden başladığım konuyla bitirmeyeceğim ve konuyu gündemdeki Corona virüse bağlayacağım.

Hamburg Üniversitesi 2020 yılının ilk 2 ayında dünyadaki ölümlerin sayısını açıklamış. Sizlerle paylaşmayı uygun gördüm.

2 bin 360 kişi Corona virüsü, 69 bin 602 soğuk algınlığı, 140 bin 584 sıtma, 153 bin 696 intihar, 193 bin 479 trafik kazaları, 240 bin 950 HIV kaybı, 358 bin 471 alkol, 716 bin 498 sigara, 1 milyon 177 bin 141 kanser.

Hiçte iç açıcı olmayan oranlar gibi gözüküyor.

***

Bütün bu oranlara ve ölümlere bakıldığında her ülkenin karşılaştığı ölümler gibi gözükebilir ama yine de gündemimizde var olan Corona virüs.

Nur topu gibi bir Corona virüsümüz de oldu sonunda. Diye diye bulup, getirdik.

Zaten gelmemesi abesti iştigal olurdu. Bu kadar çok insan sirkülasyonunun yaşandığı yerde az bile.

Toplum olarak olaylara infial yaratıcı şekilde yaklaşmayı seviyoruz. Duyarlılığımız ve hastalığa olan yaklaşımımız geyik muhabbeti üzerinden yürüyor.

Bir o kadar da fırsatçı da toplumuz.

Bu hastalık gündeme geldiğinden beri maske bile karaborsaya düştü neredeyse. Maskenin pazarını işportacılar bile kovalar oldu tabir yerindeyse.

Bakkalda, manavda bile satılırsa şaşırmayız.

Ülkede maske temini vurguna dönüşebilir.

Maske demişken kulağımıza gelenler de cabası.

Bizim Eğitim ve Araştırma Hastanesinde maske kullanımına da sınırlama getirilmiş güya.

Tıbben bir maske kaç saat kullanılmalı bilmiyorum ama hastane görevlisi kişilerin günü bir maskeyle tamamlaması isteniyormuş.

Tabi buna sebep de, kuruştan liraya yükselen maske fiyatları olabilir.

Bunu da araştıracağız elbette.

***

Her yerimizden sorun akıyor. Corona virüs üzerine yazılıp, çiziliyor. Bunu fırsata çeviren de, bu süreçte yaşanan noksanlıklar da sosyal medya mecrasında dönüyor.

Bakınız; Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Başkanı Dr. Özlem Sezen, Corona virüs için ellerinde bu hastalara tanı koyacak kitin olmadığını belirterek, koruma malzemelerinin de bakanlık tarafından kendilerine verilmediğini söylemiş.

Maskeden sonra diğer medikal ürünler üzerinden de bir talan başlar mı bilmem ama bu tedbir başlığı altındaki talebe bir an evvel karşılık vermesi yerinde olacaktır.

Toplumsal seferberlikte sınıfta kalıyoruz ama toplumsal velvelede number one durumdayız.

Yıllar önce televizyonda Hülya Avşar’ın kamera şakası için otobana çıkıp, AİDS hastası olduğunu söylemesi üzerine, kendisini arabaya bindirmek isteyen şahısların “cüzzam olsan ne yazar” şeklindeki “bize bir şey olmaz” efeliğinden yola çıkarak, “Biz Türküz, bize Corona bulaşmaz” nükteli üslupla kapatalım bu mevzuyu.

Şaka bir yana, dikkat edelim lütfen. Kimsenin canı yanmasın. Zaten yeterince acılı bir toplumuz.

Ateş, öksürük ve solunum sıkıntısı yaşayan vatandaşlarımız mutlaka sağlık birimlerimize başvursunlar.

Toplumda infial uyandırmadan, devletimizin hastalığa karşı gerekli tedbirleri alacağından kuşkumuz olmadığını belirterek, sonlandıralım.

***

Öte yandan, bağımsızlığına kast eden düşmanlara karşı imkansızlıklar içinde kurtuluş mücadelesi veren Milletimize ulusal bilinci aşılayan, Kurtuluş Savaşının kazanılmasında ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında çok önemli yeri olan destansı eserimiz İstiklal Marşımızın kabulünün 99. yıldönümünü kutluyor, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ile tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.