Malum başkanlığını yürüttüğüm Muğla Gazeteciler Cemiyeti’nin olağan genel kurul süreci nedeniyle bir süredir yazılarıma ara vermiştim.

Yine de ara ara yazıyordum ama öyle şeyler yaşadık, öyle kumpasların odağında olduk ki, yazı yazmak çok sağlıklı olmayacaktı ve biz de ara verdik.

Ardından mübarek Kurban Bayramını idrak ettik, tatilleri sonlandırdık ve yine işimizin başındayız.

Yani tekrar bir aradayız.

Genel kurulumuz sonlandı ve üyelerimizin tercihleri, kamuoyundan da takip edenlerin de öğrendiği gibi tekrar şahsım ve yönetim listemize oldu.

Bu anlamlı süreç ve sonuca katkı koyan tüm üyelerimize teşekkürlerimi sunuyorum.

Genel kurul sürecinde yaşadıklarımızdan bir yazı dizisi çıkar mutlaka ama onları yazı dizisiyle değil, belki günün birinde kaleme aldığım bir kitapta toplarım diye düşünüyorum.

Şu an için biz o yaşanan ve yaşatılmaya çalışılanlarla vakit kaybetmeyeceğiz ve işimize bakacağız.

***

Tabi kendi genel kurulumuza odaklanırken, ilimizde yaşananları da es geçmiş değiliz.

Kamu vicdanında yer bulmayacak konulara kulağımızı asla tıkamış da değiliz.

Hepsini vakti zamanında elbette kamu yararı gözeterek paylaşacağız.

Diğer yandan yerel yönetimlere baktığımızda, ilimizde yaşanan bildik sorunlar artarak devam etmekte.

Bu noktada değişen çok fazla bir şey yok.

Kendi hizmet odağındaki işleri yerine getiremeyip, siyaset yaparak her şeye gölge etmeye çalışanların akıbetlerini görüp izliyoruz.

Memleket bir Kurban Bayramında patladı, tabi dolayısıyla işi belediyecilik olanlar da patladı.

Neden mi?

Tabi ki plansızlıktan.

O plansızlıkların aktörleri, millete “gelmeyin” demekten başka bir şey üretemediler.

Hatta üretemezken bir açıklamayı da gülerek okumuştum.

Kendisine bilgi verilmiyor diye yandaş medya organlarında devletin yetkililerini şikayet edenler, sonra çıkıp, “Aşılamada lideriz” şeklinde görüş bile belirttiler.

Trajikomik bir durum.

Konuya dahil olma çabası gibi bir görüntü.

Dostlar alışverişte görsün misali.

Boş verin siz aşılamada liderliği falan, anket yaptırmaya devam edin.

***

Bu kadar olsa iyi ya, daha neler neler…

Hangisini anlatsam.

Memleketimin gençlerinin KPSS’lere girip, kamu kurumlarına girebilmenin hayallerini kurarken, Ankara odaklıların kendi danışmanlarını kısa yoldan devlet memuru yapmaya nasıl giriştiklerini mi anlatalım mesela?

Hangi kanallarla, hangi belediyelerin üzerinden örülmeye çalışıldığını bildiğimiz bu ağın aktörleri, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını gasp ettiklerini ne zaman idrak edecekler merak ediyorum.

İki ve üçüncü danışmanlık yetmez, birinci danışman olayım. Danışmanlık yetmez, devlet memuru olayım. Olayım da olayım. Biraz yavaş, bu şehre sadece olmaya ya da oldurmaya mı geldiniz be arkadaş?

Hep keser sapı gibi hep bana rab bana nereye kadar?

Bunlar yarın “Muğla yetmez Ankara’yı da isterim” derse hiç şaşırmam.

Kök salacaklar belli ki. Zaten salmak için baya yoğun da mesai harcıyorlar.

***

Anlamadığım şey de şu; edinilen vazifeleri bir kere görev olarak görüp sonra da vakti zamanı geldiğinde sonlandırmak bu kadar mı zor?

İlla çok mu şarttır tüm aile fertleriyle, kendisiyle, eşiyle, çocuğuyla bir kazanım elde etmek?

Yattıkları yerden bir avuç toprakla kalkmaya çalışmak mıdır edinilen vazifelerin karşılığı?

İnanın kamu hizmet alanları aile şirketlerine dönüştü memleketimizde.

Ama unutulmasın; biz bunların takipçisi olacağız.

Bu devlet memurluğu gerçekleşirse, açık açık da ifşa edeceğiz.

Tüyü bitmemiş yetimin hakkını, bir türlü doymayanlara ve her devrin adamlarına yedirmemek için söylenecek hep bir sözümüz olacak.

Bu sözünü ettiklerimin hepsinin karşılığı mevcut.

Mesnetsiz gazeteciliği benimsemedik, benimsemeyeceğiz.

Benimseyenler zaten var. Kulağına fısıldadığınız ne varsa ısmarlama yazıp, çiziyorlar doğru, yanlış demeden, görüp yaşamadan, bilgi edinmeden.

Şimdilik bu kadar.

Kıssadan hisse; gözümüz üzerinizde hanımlar, beyler…