Üniversiteden Hocam Prof. Dr. Şadan Gökovalı’nın adının, memleketi Muğla’da açık hava tiyatrosuna verilmesi beni çok mutlu etmişti. İstanbul’daydık. Duyunca eşime, çocuklarıma anlattım. “Şadan Hoca, beni gazeteciliğe başlatan kişidir. Gazeteciliğin temel ilkelerini ondan öğrendik” dedim.
Evde ve mesleki çevremde kendisinden her zaman saygıyla bahseder, bize anlattığı hikayeleri, verdiği dersleri, Ege Bölgesi’nin birçok yerindeki tarihi ve turistik yerleri gezdirmesini heyecanla anlatırdım. Hatta kitaplarımda bile yazmıştım.
Şimdi Muğla’dayım ve Prof. Dr. Şadan Gökovalı Açık Hava Tiyatrosu’nun her önünden geçişimde sevgili hocamı anıyorum. Böylesine değerli bir insanın adını hayattayken tiyatrolara, sokaklara veren yöneticilere de teşekkür ediyorum. Muğla Büyükşehir Belediyesi’ni de bu anlamda övgüyü hak eden kurumlardan biri olarak görüyorum.
Muğla’da yakın bir zamanda Prof. Dr. Türkan Saylan’ın adının verildiği, Çağdaş Sosyal Yaşam Merkezi hizmete girecek. Türkan Saylan gibi değerli bir bilim insanı ve eğitimcinin adının, modern bir merkezde yaşatılıyor olması da beni ayrıca mutlu etti. Gurur duydum.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin kurucularından ve ilk genel başkanı olan Prof. Dr. Türkan Saylan’ı bilmeyen, tanımayan yoktur. Ülkemize, insanlarımıza gençliğimize büyük emekler vermiş, kendisini bilime ve eğitime adamıştır. Allah rahmet eylesin. Birçok yerde adını yaşatan kültür merkezi, sosyal yaşam ve eğitim merkezleri var ama Muğla’da da olması beni sevindirdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi ile yan yana olması da ayrı bir anlam taşıyor. Muğla’ya çok yakışacak.
Ben, benim gibi düşünen birçok kişi gibi, insanlık adına çalışmış, eğitime, bilime, kültüre emek vermiş değerli insanların isimlerinin daha hayattayken önemli eserlere verilmesinden yanayım. O değerli insanın, yaşarken verdiği emeğin kıymetinin bilindiğini görmesi ve bilmesinin önemli olduğunu düşünürüm. Bunun onurunu ve gururunu yaşamasının, onun yaşama sevincini artırdığını hissederim.
Hangi yazar istemez yazdığı bir kitabın milyonlarca kişi tarafından okunmasını, hangi ressam ya da heykeltıraş kendine ait bir eseri görmek isteyenlerin sergi salonlarını doldurmasından gurur duymaz.
Bir mimarın yaptığı özgün bir bina nasıl ki binlerce yapı arasında kendini belli ederse, iyi bir kültürel eser de öyle dikkat çeker. Başarılı bir bilim insanının çalışması, buluşları, icatları da aynı değerdedir.
Bir şehri yönetenlerin başarısı da o şehirdeki yaşamı kolaylaştıran, rahatlatan, insanları mutlu eden, kaynaştıran ve geliştiren hizmet ve eserlerin bütünüdür.
Bazı şehirler vardır ki insanlar alışveriş için başka kentlere, tatil için başka yerlere, tiyatro, sinema izlemek için başka yerlere giderler. Kültür ve sanat faaliyetlerini izlemek ya da katılmak için değişik arayışlara girerler. Çünkü bulundukları yerlerde bu ihtiyaçlarını giderecek imkan yoktur.
Örneğin ben bir gazeteci-yazar olarak modern kültür merkezlerinde imza günleri yapmayı, fotoğraf sergileri açmayı çok istemişimdir. Bunu Adana ve İstanbul’da belli bir oranda gerçekleştirdim. Ama oralara halkı da getirmek gerek. Sanatçıyla, edebiyatçıyla halkı bütünleştirebilmek, bir araya getirip, kaynaşmayı sağlamak çok önemli.
İşte bu yaşam ve kültür merkezleri, tiyatrolar, sinemalar bu işlevi yerine getiriyor. Her yaştan, her meslekten, her kültürden insanı buluşturup, aynı ortamda etkileşmelerini sağlıyor.
Bu yüzden bir kentte halkın hizmetine sunulan kültür merkezleri, sosyal yaşam merkezleri, tiyatrolar, büyük ve değerli insanların adını yaşatırken, yaşayanları da birbirine bağlıyor, yaşamdan keyif almalarını sağlıyor.
Olaya bu gözle bakıp, yaşam alanlarını kültürel ve sosyal eserlerle, özgün binalarla donatan yöneticilere teşekkür ediyorum. Böyle yöneticilerin ülkemde çoğalmasını diliyorum.