Aslında yazdığım bu yazının başlığı “son yazı”, “veda” ya da, “hoşça kalın” olabilirdi. Ama ben şuana kadar kurduğum hiçbir gönül köprüsünü yıkmadığım için, bugün de bu sözcüklerin taşıdığı anlamlardan daha derin duygular taşıyorum.
Muğla’ya yerleştikten sonra burada yaşayan dostlar ve sonradan tanıştığım arkadaşlarla ilişkilerimi daha da güçlendirmeye çalışırken, hep kalıcı olma düşüncesi taşıyordum.
Bu nedenle burada geçirdiğimiz bir yıla yakın yaşamımızda eşim ve ben çok hızlı bir şekilde Muğla’yı tanımaya ve yeni dostlar edinmeye çalıştık. Bunda da başarılı olduk diyebilirim. Hatta bazı dostlarımızdan “biz burada yıllardan beri yaşıyoruz, sizin kadar gezip, dolaşmadık” diyenler oldu. Evet, gerçekten de öyle yaptık.
Ancak bir gazeteci olarak her zaman için yaşadığım, ekmeğini yiyip, suyunu içtiğim yerlerle ilgili bir yazı yazacaksam, bir görüş bildirip, öneride bulunacaksam orayı ve insanlarını mümkün olduğunca tanıyıp, bilmem gerekir diye düşündüm.
Zaten bu güne kadar da gazetecilik yaptığım her yerde aynı şekilde davrandım. Çünkü kopuk bir ilişkinin hiç kimseye fayda sağlamayacağından eminim.
Bu düşünce paralelinde kısa sürede coğrafi ve kültürel olarak yapabildiğim kadar tanıyıp, sevdiğim Muğla’yla ve Muğla insanıyla değişik alanlarda bağlar kurmaya çalıştım. Uzattığım dost elini sımsıkı tutan da oldu, görmezden gelenler de.
Ama hayat tecrübemin bana öğrettiği bir şey var ki o da; “sen yeter ki iyi niyetli, kararlı ve istikrarlı ol, mutlaka hedefine ulaşırsın” dı. Gerçekten de bu her yerde ve her zaman böyle oldu. Muğla’da da olacağından hiç şüphem yoktu. Ancak araya “virüs” girdi. Bu nedenle kurmak istediğim bağları, olması gereken şekilde kuramadım.
Zaten salgın nedeniyle can derdine düşen herkes zorunla olarak kendi kabuğuna çekildi ve sosyal ilişkiler de neredeyse sıfıra indi. Yaşanan iletişim eksikliği ise insanlar arasındaki mevcut bağları bile kopma derecesine getirdi.
Oysa ki buraya geldiğim ilk günlerde içimden neler yapmak geçiyordu neler.. Özellikle de gazetecilik ve edebiyat alanında yapmak istediğim çok şey vardı. Muğlalı yazar ve şairlerle bir araya gelip, kültür-sanat etkinlikleri gerçekleştirmek, okullarda öykü yazarlığı konusunda söyleşilerde bulunup, imza günleri yapmak. En önemlisi de Muğla’da ileriye dönük olarak gerçekleştirilecek geniş kapsamlı bir edebiyat günlerinin altyapısının oluşturulmasına katkıda bulunmaktı emelim.
Muğla Gazeteciler Cemiyeti çatısı altında, basın mensubu meslektaşlarımla yapmayı düşündüğüm çok güzel etkinlikler de vardı. Ama dedim ya araya “virüs” girdi. Ne ben burada yaşadığımı ve Muğla için yapmak istediklerimi anlatabildim, ne de düşüncelerimi paylaştığım kişiler beni anladı.
Sonuçta insana ve topluma vermeyi seven, ekmeden biçilemeyeceğini bilen ve yaşamını bu şekilde sürdüren biri olarak düşüncelerimi maalesef ki hayata geçiremeden şimdilik Muğla’dan ayrılıyorum.
Bu nedenle bana yazma imkanı verip, görüş ve fikirlerimi halkla paylaşmamı sağlayan Muğla Gazetesi’ne çok teşekkür ederim. Burada tanışma imkanı bulduğum Muğla Gazetesi, Muğla Postası ve Muğla Haber ile Muğla TV’nin sahipleri Elvan Göçer ile eşi Yılmaz Göçer’e, gazeteciliği idealist bir anlayışla yapıp, gençlere olumlu örnek olan değerli dostum Muğla Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Muğla Gazetesi Yazıişleri Müdürü Süleyman Akbulut’a, bana destek veren gazeteci arkadaşım Muğla Haber Gazetesi Yazıişleri Müdürü Tülay Sükün ve dostane ilgilerini esirgemeyen tüm genç meslektaşlarıma teşekkür ederim. Herkesin yolu aydınlık olsun.
Bu bir veda değildir. Çünkü gönül köprüsü kuranlar bir yerden bir yere bedenen gider ama kurdukları köprü ömür boyu sürer. Benim Muğla ile kurduğum köprü de hep öyle kalacak. Sevgiyle, dostlukla kalın.