Görevini layıkıyla yerine getiren bir gazetecinin, yaptığı habere, yazdığı yazıya karşı ilgisiz, duyarsız kalmak, çabasını görmezden gelmek o gazeteciye karşı yapılacak en büyük haksızlıktır.
Çünkü bir gazeteci mesleğini sorumluluk duygusuyla yerine getiriyor, ülkesine, milletine, yaşadığı şehre ve o şehrin insanlarına karşı duyarlı davranıp, görevinin gereğini yerine getiriyorsa, onun söylediğini ve yazdığını biraz da olsa dikkate almak gerekir.
Toplumun ihtiyaçlarının karşılanması, sorunlarının çözümü için ekonomiden siyasete, spordan, kültür-sanata varana kadar her konuya ilgi gösterip, eksik olanın tamamlanması, yanlış yapılanın düzeltilmesi için elinden geleni yapan gazetecilerin, bu duyarlılığına aynı şekilde karşılık vermek de, muhatapları için nezaketten öte, yerine getirilmesi gereken bir görevdir.
Çünkü gerçek bir gazeteci, doğru ve eksiksiz yapılmış haberlerle toplumu bilgi sahibi yapıp, aydınlatırken, aynı zamanda kamuoyu adına kamuyu denetleme vazifesini de omuzlarında taşır. Bunun için de hiçbir zaman “bana ne” deme gibi bir lüksü yoktur. Ya kendisine yüklenen görevi layıkıyla yerine getirecek ya da bu işi yapmayacaktır. Başka şansı yoktur.
O zaman işinin gereğini yapıp, kamuoyunu ilgilendiren bir sorunun çözümüne yönelik uyarı yazıları yazan, haber yapan bir gazeteciye “hadi canım sen de” demek, yazdıklarını görmezden, duymazdan gelmek yanlış kere yanlıştır.
Gazetecilik hayatım boyunca bana ve meslektaşlarıma karşı çok olumlu yaklaşan, doğru yazı ve haberlerde dikkat çekilen konuyla ilgili yapılması gerekeni en kısa sürede yerine getiren makam ve mevkii sahibi çok insan tanıdım. Zaten olması gereken de buydu. Ama bunun tam tersi yaklaşımlarda bulunanları da görmedim değil.
Meslektaş olarak her zaman gurur duyduğum sorumluluk sahibi, gerçek gazeteciler ise ülkemin her yerinde olduğu gibi Muğla’da da var. Hem yaygın hem de yerel basında çalışan, haber ve yazılarıyla toplumu bilgilendirirken, sorunların çözümü için yol gösterip, önerilerde bulunan meslektaşlarıma göstermiş oldukları çaba için teşekkür ediyorum. Çünkü biliyorum ki yaptıkları iş pek kolay bir iş değil.
Çünkü bir gazetecinin gerçek anlamda mesleğini yapabilmesi için yaşadığı şehrin büyüklüğü ve çalışma alanının genişliği kadar, kendisine tanınan imkanlar da büyük önem taşır. Ama daha önemli bir şey var ki o da; çalıştığı medya organının gücüdür. O güç de doğru habercilikten, dik durmaktan, özgür ve tarafsız olmaktan gelir.
Böyle olmadığı takdirde, gazeteci istediği kadar kendini paralasın, içindeki dürüst habercilik ve yazarlık duygusunun verdiği heyecanı gerektiği gibi dışa vuramaz.
Ama hem gazeteci hem de çalıştığı medya organı bu anlamda uyum içindeyse, işte o zaman ortaya çıkarılan iş tadından yenmez. Her meslektaşımın çalıştığı yerde böyle ortamı bulmasını da can-ı gönülden dilerim.
Sonuç olarak, toplum yararına çalışıp, çabalayan bir gazeteci için sorumluluk ve duyarlılık vazgeçilmez ve göz ardı edilemez davranış şekilleridir. Bunun aynı şekilde karşılık bulması ise çalışma azmi ve hırsını artırır. Muhataplarından da aynı davranışı göstermesini bekler. Bunun aksinin olması ise toplumun bilgilenmesinin önüne karanlık bir duvar çeker ki, bunu da aydınlanmadan yana olan hiç kimsenin isteyeceğini sanmıyorum.