Şehrimizde yaşananlara ilişkin kaleme aldığımız konuları ele alırken, gözlem ve tespitlerimizin yerindeliğini daha iyi anlayıp, görüyoruz.
Dünkü yazımızda, Yusuf Kayacık’ın sosyal medyada Hamza Yerlikaya’nın Vakıfbank Yönetimine getirilişiyle ilgili eleştirel yaklaşımı nedeniyle Kızılay Muğla Şube Başkanlığı görevinden alındığından söz etmiştik.
Hatta Kızılay Genel Merkezi’nin hızını daha da alamayarak, Kayacık ile de kalmayıp, Kızılay Muğla Şubesi’nin yönetim kurulunu da görevden aldığını sizlerle paylaşmıştık.
Hatta bu azildeki yöntemde bir yanlışlık olduğunu, Kayacık’ı görevden alırken, yönetimin hangi gerekçeyle görevden alındığını bilmediğimizi, oysaki yönetimin kendi arasından yeni bir başkan seçebilecekken, Kızılay Genel Merkezi’nin bir usul hatası yapmış olabileceğinden dem vurmuştuk.
Ülkemizde ve şehrimizde her şey hızlı gelişip, yol alıyor.
İşimiz gereği o kadar çok şeyi duyup, şahit oluyoruz ki…
Bu köşelerden aktar aktar bitmez.
Neredeyse her gün yeni bir şey bilip, öğrenirken, bir o kadar da “düzgün giden bir şeylerin yok mu” demekten de kendimizi alamadığımız da oluyor.
İşte bize göre önemli sayılabilecek bir ayrıntıyı da kaleme alarak, siz okuyucularımızla paylaşmak istedim.
Toplumda kadın cinayetleri olarak adlandırılan olaylar hepimizi derinden etkiledi.
Hiç yaşanmamasını umduğumuz bu olaylar hepimizin yüreklerini dağladı adeta. Umarım bu olaylar son bulur ama biliyoruz ki, hiç unutulmayacak.
Özellikle bu olayların bundan sonraki aşaması bu cinayetleri işleyen zanlıların yargılama süreçleri.
Bu süreçleri de takip ederken, her defasında bir kere daha kazınmış olacak beyinlerimize bu can yakan olaylar.
Elbette bu gelişmeleri de siz okuyucularımız için takip ederek, kamuoyunu bilgilendirme vazifemizi de yerine getireceğiz.
İşte bu olaylardan birinin yargılama süreciyle ilgili bir detaya takılı kaldım.
Muğla’nın Menteşe ilçesinde son yaşanan ve Pınar Gültekin’in katledilmesiyle son bulan olay, ülke genelinde geniş yankı bulmuş, tepkiler günlerce artarak devam etmişti.
Olayın yankıları hala daha da devam ediyor.
Hatta bu cinayet olayıyla ilgili Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’da tepkisini dile getirmiş ve hatta sürecin takipçisi olacaklarını ifade etmişti.
Hal böyleyken, Isparta’da öğrenim gören Güleda Cankel’in eski erkek arkadaşı Zafer Pehlivan tarafından öğrenim gördüğü Isparta’da kalbinden bıçaklanarak, katledilmesi olayını da unutmuş değiliz.
“Bu olaylardan birinin yargılama süreciyle ilgili bir detaya takıldım” derken, aslında Güleda Cankel’in öldürülmesi olayıyla ilgiliydi o detay.
Neydi o detay?
Güleda Cankel’i katleden zanlı Zafer Pehlivan’ın savunmasını AK Partili Belediye Meclisi Üyesi Avukat Gültekin Akça yapıyor olduğuydu.
Daha anlaşılır bir dille ifade etmek gerekirse, zanlının avukatı Gültekin Akça.
Savunmanın karşılığı olan avukatlık mesleğinde elbette ki bu tercihler de var ve çok ta doğal ancak, bazı olaylar var ki, toplumu derinden etkilediği için kamu vicdanında karşılığı olmayan olaylar gibi algılanabiliyor.
Bu cinayet olayları da, o bazı olayların karşılığı olsa gerek.
Bu nedenle biraz şaşırdım, biraz da yadırgadım açıkçası.
Çünkü Sayın Cumhurbaşkanının bu olaylar karşısındaki tepkisi, sürecin takipçisi olacağını ifade etmesiyle öne çıkarken, aynı dünya görüşüne sahip ve AK Parti’nin her kademesinde görev yapmış bir isim olan Akça’nın da Sayın Cumhurbaşkanıyla aynı çizgide bir tavır sergilemesi beklenen bir sonuç olabilirdi.
Akça’nın bu davada zanlının avukatlığını yapıyor olması açıkçası önemli bir detay olarak gözümüze çarptı diyebiliriz.
Tabi tercihlere saygımız var ama dedik ya kamu vicdanı diye…
Dolayısıyla, bu detayın kamu vicdanındaki karşılığının takdirini de kamuoyuna bırakıyorum.