Türkiye’de bugün, toplumsal bağların giderek zayıfladığına, siyasetin kutuplaştırıcı etkisiyle birlik ve beraberlik ruhunun yok olmaya yüz tuttuğuna tanıklık ediyorum. Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinden ve Atatürk’ün inşa ettiği Türkiye idealinden uzaklaşılmış olması, ülkeyi derin bir sorunlar yumağının içine sürüklemiştir. Bu durumun, gerek ekonomik gerekse toplumsal alandaki sonuçları ortadadır. Ancak sorunun kökenine inildiğinde, siyasi aktörlerden ziyade, toplumsal bilinç eksikliğiyle karşılaşıyorum.
Birlik ve Beraberlik Olmadan Çözüm Mümkün mü?
Bir ülkenin geleceğini inşa edebilmesi için en temel ihtiyaç, dayanışma ve ortak hedeflere yönelme iradesidir. Ancak Türkiye’de bu iradenin ciddi şekilde zedelendiğini düşünüyorum. Siyasi rekabet, toplumu birbirinden daha da uzaklaştırırken, ortak değerler üzerinde yükselmesi gereken ülke siyaseti, maalesef kişisel ya da partizan çıkarların esiri haline gelmiştir.
Bu ortamda, ekonomik refahın artmasını beklemek hayalcilikten öteye gitmiyor. Asgari ücretin yükselmesi, emeklilerin insanca yaşayabilecekleri bir gelir seviyesine ulaşması gibi hedefler, güçlü bir toplumsal dayanışma olmadan mümkün değil. Türkiye’nin temel sorunu, siyasetin toplumu birleştirecek bir araç olmaktan çıkıp, ayrıştırıcı bir silah haline gelmiş olmasıdır.
Türk Toplumunda Bilinç Eksikliği Var mı?
Ben, Türk toplumunun çoğunluğunda, siyaseti dizayn etme ve doğru tercihler yapma bilincinin hala yeterince gelişmediğini görüyorum. Kısa vadeli çıkarlar, popülist söylemler ve ideolojik bağlılıklar, geniş halk kesimlerinin uzun vadeli düşünmesini engelliyor.
Oysa bir millet, kendisine dayatılanı değil, hak ettiğini talep etmelidir. Türk toplumu, siyasetçileri kendi iradesiyle dizayn edebildiği gün, bu sorunların büyük kısmı çözülmeye başlayacaktır. Ancak bugünkü manzara, bu bilincin yerleşmesi için daha fazla çaba gerektiğini gösteriyor.
Türkiye’nin Yeni Bir Başlangıca İhtiyacı Var
Türkiye’nin sorunlarını çözebilmesi için önce birlik ve beraberlik ruhunu yeniden inşa etmesi gerektiğine inanıyorum. Eğer bu sağlanamazsa, daha derin bir ekonomik ve toplumsal çöküş kaçınılmaz hale gelecektir. Ancak tarih bize, bir milletin en dibe vurduğunda yeniden doğabileceğini de öğretiyor.
Türkiye’nin o noktaya gelmeden, daha büyük acılar yaşamadan, ortak değerler etrafında birleşmesi gerekiyor. Bu, elbette kolay bir süreç değil. Ancak her büyük değişim, önce güçlü bir irade ve kararlılıkla başlar.
Çözüm İçin Neler Yapılmalı?
Bu çıkış yolunun mümkün olduğunu biliyorum. Ancak bunun için gerekli adımların cesaretle atılması şart:
1. Toplumsal Dayanışma:Farklı görüşlerden insanları ortak bir gelecek hedefinde birleştirmek gerekiyor.
2. Eğitim: Bilinçli bireyler yetiştirmek için uzun vadeli bir eğitim reformu şart.
3. Siyasette Dönüşüm:Birleştirici, çözüm odaklı ve dürüst liderlere ihtiyaç var.
4. Adil Ekonomi: Gelir dağılımını iyileştirecek yapısal reformlar yapılmalı.
Benim gördüğüm Türkiye manzarası, büyük zorlukların yanı sıra, büyük bir potansiyeli de barındırıyor. Bu potansiyelin hayata geçirilmesi için, tercih Türk milletinin elindedir. Umuyorum ki, daha güzel günler için bu tercih doğru yapılır ve Türkiye, hak ettiği refaha ve huzura kavuşur. Birlik ve beraberlik, başarının tek anahtarıdır.
Tandoğan Uysal