Eleştiri yaparken iğne-çuvaldız ilişkisini de göz ardı etmememiz gerektiğini bilenlerdenim.
Tüm yazılarımızda kamu yararını gözettiğimizi vurguladığım, kişisel hiçbir yaklaşım sergilemeyeceğimin altını çizdiğim halde, yönetici olmak şöyle dursun, insani vasıfların bile sorgulanabilecek düzeyde aleyhte söz ve girişimlere şahit olabiliyoruz.
Yapılan eleştiriyi bir maksada bağlayacak kadar olgun düşünebilme yetersizliğinin esareti altında bulunanlardan yine kendilerine yakışan tutum ve davranışları da görüp duyuyoruz.
Şaşırıyor muyuz elbette hayır.
Vurguladığım gibi olgun düşünebilme yetersizliğinin esareti altındalar.
Her zaman söylerim, kentimizde gazetecilik yapmak zor iştir diye.
Alışılagelmiş bir yapı var. Bu yapı sadece kendi penceresinden bakabildiği şekliyle konuları ele alırken, yine aynı şekilde bakabildiği ölçüde gündemde olmak ister.
Yani haberlerinin onları sürekli okşar nitelikte yapılmasını ister.
Düşündüğü yapının aksini düşünebilen kimsenin yaşaması ve yaşatılmasına yer yoktur bu yapının dünyasında.
Dolayısıyla da odaklarında para olduğu için bir gazeteci ya da basın kuruluşu, bu yapının istemediği yerden geldiğinde, olağanüstü toplanarak, cezayı ekonomik açıdan kesmek isterler.
Bu cezayı da, kendisi gibi düşünenleri örgütleyerek, reklamı geri çekmek ya da abone iptali yoluyla kesebileceğine inanır.
Ya da sektörde alnının teriyle çalışan kişilere ve yaptıkları işe saygı duymaksızın kişileri SGK’lı ve patron diye ayırır, SGK’lıyı patronajla etkisiz hale getirmeyi düşünür.
***
Eleştiriler karşısında kesilmeye çalışılan cezalar sadece klasikleşmiş ekonomik formüllerle de kalmıyor. Hedefine koyduğu kişiyi meslektaşı kanalıyla meslektaşını kırdırmaya çalışmakta cabası.
Daha şehrinde olup bitenlerden haberi olmayan, bu haberlerden haberdar olmak için kamuoyuna sunulan yerel gazeteleri bile okumayıp, varlıklarını bile “kim okuyor ki” diye sorgulayan bu yapılar, görevi gereği yağmur-çamur demeden çalışan basın emekçilerini de, patronaj kanalıyla kontrol altında tutmayı kendine iş görür.
Bunlarla da kalmaz, yapılan haber ve kendi doğrusu dışında yazılan köşe yazıları karşısında, yazıyı kaleme alanları şikayet etmek için üst merciler ararlar.
Bütün bunlar bizlerin meslek hayatında görüp yaşadığı konular.
Bu nedenle, liyakatin ve omurgalı bir yönetici karizmasının ne denli önemi olduğu da bir kez ortaya çıkmış oluyor.
Gerçi kötü örnek, örnek değildir.
Karşılığı olmayan kişi ve söylemlere takılacak değiliz. Sadece kimlerin hangi şartlar altında iş yapmaya çalıştıklarının bilinmesinde yarar var.
Bu hafif girişimleri zaten dikkate de almayız. Sadece edilen sözleri ve niyet edilen girişimleri bildiğimizin bilinmesini isteriz.
Özellikle yerel basına ve yerel basın çalışanlarına yönelik saygısız ve lüzumsuz ifadelerde bulunan, basın iş kolunda çalışanların yaptığı işe saygı duymayıp, işini yapmak dışında maksadı olmayan emekçi insanları şikayet etmek için üst merciler arayıp, girişimde bulunmaya yeltenen küçük düşünce ve bu küçük düşüncenin sahiplerinin karşılığının olmadığının bilinmesini isteriz.
Bu tür tutumlarda bulunan ve bu tutumları destekler görünümdeki her kim varsa, onları gerek gazeteci olarak, gerekse bir meslek kuruluşu temsilcisi olarak, esefle kınadığımın bilinmesini isterim.
***
Bilinmelidir ki artık bu devirler sonlanmakta. Dik durabilen, bu içi boş uygulamalara boyun eğmeyen, çalışanına sahip çıkan kurumların sayısı artmakta, patronaj yapıları gelişmekte.
Tabi bu gelişimlerden bihaber olmayanları da yargılayamayız.
Zaten bu gelişime kapalı oldukları için doğal olarak yerlerinde saymaktalar ve bu sözünü ettiğim çapı sorgulanır tutumlara tevessül etmekteler.
Malumunuz, kişi kendinden bilir işi.
Kendinden bildiği için de bu küçük çaptaki tarzlarla yollarına devam etmekteler.
İnsani gelişimin yanında, yönetici boyutundaki gelişimi de çok önemli.
Bu iki kavramı harmanlayabilen “başarılıdır”.
Bu nedenle “yönetici ve yönetim kalibreleri yükselmeli” diyoruz.
Bu tespitlerimiz geneli elbette kapsamıyor.
Yaşın yanında kuruyu yakmayız.
Hasbelkader adı yöneticilikle anılmaya başlamış yaşların, nerelerde neyi nasıl konuşması gerektiğini bilmeleri, bilmiyorlarsa gerekli eğitimi almaları ve işini yapanlara saygı duyup, işini yapanları şikayet edecek yer aramamayı öğrenmeleri, yönetici kalibresini yükseltmeye katkı sunacaktır.
Makamlar geçicidir. Sanılanın aksine, insanlara değer katmaz. Tam tersi, insanlar makamlara değer katar.
Odağında bu bilince sahip olanları önemsiyoruz.
Üzüntümüz ise, bu bilinçten yoksun olanlardan çok, temsil ettikleri çatının altındaki kitleler.