Türkiye’de kadına şiddetin önlenmesi için kaydının öne çıkması lazım. Türkiye’de kadının adı var ancak maalesef kendisinin hiç bir yerde yeterince olmamasıdır.
Türkiye’de kadının kamu ve özel şirket yöneticiliğinden tutun kamu resmi kuruluşlarına hatta TBMM’de, parti liderliklerinde sayısal çok az oluşu gösterilebilir.
-Atatürk’ün Türk kadınına verdiğini diğerleri yaşama geçiremedi
Günlük yaşantıda Türkiye’de kadının adı var ancak kendi yoktur. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ise Türk kadınına 1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile önce Belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakları, 5 Aralık 1934’te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile tanındı.
-Atatürk keşke daha uzun yaşasaydı
100 yıllık Cumhuriyet tarihinde bu büyük devrim aynı hızla devam ettirilmemiştir. Onun için hep derim Türkiye’nin en büyük talihsizliği Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının çok erken oluşudur.
-Uzun yıllardır bu sorun ile boğuşan bir ülkeyiz
Türkiye'de kadına yönelik şiddet, uzun yıllardır toplumsal bir sorun olarak varlığını sürdürüyor. Bu sorun, sadece fiziksel şiddetle sınırlı olmayıp, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddeti de içermektedir. Kadınların maruz kaldığı şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden, ataerkil yapıdan ve geleneksel değerlerden beslenmektedir.
Sonunda bu sorun kadın cinayetlerine kadar ulaştı
Türkiye'de kadına yönelik şiddetin yaygın olmasının arkasında, toplumsal normlar, kadınların güçsüzleştirilmesi, hukuk sistemindeki yetersizlikler ve şiddetin normalleştirilmesi gibi faktörler yer alıyor. Özellikle son yıllarda artan kadın cinayetleri, bu sorunun ne kadar ciddi boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor.
-İstanbul Sözleşmesi Türkiye’yi geriye götürdü
Kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla pek çok yasal düzenleme yapılmış olsa da uygulamada ciddi eksiklikler ve sorunlar yaşanmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı, bu bağlamda büyük bir geriye gidiş olarak değerlendirildi. Sözleşme, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması ve faillerin cezalandırılması açısından önemli bir çerçeve sunuyordu.
-Sorunun başı toplumsal zihniyetin değişmemesi
Toplumda kadına yönelik şiddeti engellemek için sadece yasal düzenlemeler yeterli değil; aynı zamanda toplumsal zihniyet değişikliği de gerekiyor. Kadın-erkek eşitliği bilincinin yaygınlaştırılması, şiddeti doğuran sebeplerin ortadan kaldırılması ve kadınların güçlendirilmesi bu mücadelenin temel taşları olmalıdır. Eğitim, medya, sivil toplum kuruluşları ve devlet politikalarının uyum içinde çalışması, bu sorunun çözümünde kritik öneme sahip.
-Uzun soluklu bir çözüm gerekiyor
Sonuç olarak, Türkiye’de kadına yönelik şiddet ciddi bir toplumsal sorun olarak varlığını sürdürmekte, bu sorunun çözümü ise kapsamlı, uzun vadeli ve çok boyutlu bir yaklaşım gerektirmektedir.
Türkiye'de kadına yönelik şiddet, uzun yıllardır toplumsal bir sorun olarak varlığını sürdürüyor. Bu sorun, sadece fiziksel şiddetle sınırlı olmayıp, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddeti de içermektedir. Kadınların maruz kaldığı şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden, ataerkil yapıdan ve geleneksel değerlerden beslenmektedir.
Türkiye'de kadına yönelik şiddetin yaygın olmasının arkasında, toplumsal normlar, kadınların güçsüzleştirilmesi, hukuk sistemindeki yetersizlikler ve şiddetin normalleştirilmesi gibi faktörler yer alıyor. Özellikle son yıllarda artan kadın cinayetleri, bu sorunun ne kadar ciddi boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor.
Kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla pek çok yasal düzenleme yapılmış olsa da uygulamada ciddi eksiklikler ve sorunlar yaşanmaktadır. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı, bu bağlamda büyük bir geriye gidiş olarak değerlendirildi. Sözleşme, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması ve faillerin cezalandırılması açısından önemli bir çerçeve sunuyordu.
-AK Parti iktidarında kadına şiddet artmış
AK Parti iktidarında kadına yönelik şiddet konusu, hem hükümetin politikaları hem de toplumsal tepkiler bağlamında oldukça tartışmalı bir alan olmuştur.
AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana kadına yönelik şiddetle mücadele için çeşitli yasal düzenlemeler yapılmış, ancak bu dönemde kadına yönelik şiddetin artış gösterdiği yönünde eleştiriler de dile getirilmiştir.