Türkiye siyasetinde benzer krizler tekrar tekrar karşımıza çıkıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yıllarca “diploması var mı, yok mu?” tartışmalarına konu olmuştu. Şimdi ise benzer bir süreç, Cumhurbaşkanlığına aday adaylığını açıklamaya hazırlanan CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun başına geldi. Erdoğan, diplomasıyla ilgili krizlere rağmen Cumhurbaşkanı oldu; peki İmamoğlu da aynı yoldan mı geçecek?
Bu mesele gerçekten hukuki mi, yoksa siyasi mühendisliğin bir parçası mı? Hukukun adil işleyip işlemediğini anlamak için yalnızca sonuçlara değil, sürecin nasıl işletildiğine de bakmak gerekiyor.
İmamoğlu’nun Diploması Neden Şimdi Tartışılıyor?
Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden aldığı diplomanın iptali, Türkiye’de hukukun ve siyasetin kesiştiği noktayı gösteren en güncel örneklerden biri. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olduğunda kimse bu diplomayı sorgulamamıştı. Peki neden tam da Cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulurken bu kriz patlak verdi?
Aynı süreçten geçen 28 kişinin daha diploması iptal edildi, ancak kamuoyu neden yalnızca İmamoğlu’nun diplomasına odaklanıyor? Eğer mesele gerçekten hukuki olsaydı, neden yıllar önce araştırılmadı?
Hukukun bağımsız olduğu iddia ediliyorsa, şu soruların yanıtlanması gerekir:
İmamoğlu’nun diploması iptal edilirken, bu süreçten geçen diğer öğrencilerin durumu neden gündeme gelmiyor?
Yatay geçişleri düzenleyen YÖK ve İstanbul Üniversitesi neden sorumlu tutulmuyor?
Eğer bu karar hukuki ise, Türkiye’deki tüm yatay geçiş süreçleri incelenmeli mi?
Bu sorular cevapsız kaldıkça, sürecin hukuki olmaktan çok siyasi olduğu algısı güçleniyor.
Sadece Öğrenciler mi Suçlu? Asıl Sorumlular Nerede?
Bu süreçte gözden kaçırılan en büyük nokta, suçun yalnızca öğrencilere yüklenmesi. Oysa usulsüz olduğu iddia edilen yatay geçiş sistemini işleten üniversiteler, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve ilgili devlet kurumları da bu süreçten sorumlu.
Eğer bir yanlışlık varsa, diplomanın iptal edilmesi gereken kişi yalnızca İmamoğlu değil, bu sisteme dahil olan herkes olmalıdır. Ayrıca, öğrencilerin suçlanması kadar, diplomaları veren kurumların da incelenmesi gerekir. Peki neden şu ana kadar üniversitenin yöneticileri, YÖK veya denetim mekanizmaları soruşturulmadı?
Örneğin, yatay geçiş süreciyle mezun olan ve şimdi akademik kariyeri tehlikeye giren Prof. Dr. Naciye Aylin Ataay Saybaşılı gibi isimler de mağdur edildi. Peki bu karar, gerçekten eşit bir hukuk anlayışına mı dayanıyor, yoksa sadece belirli isimler hedef mi alınıyor?
Hukuk Mu, Siyasi Operasyon Mu?
Bu noktada, hukuk sisteminin bağımsızlığını test eden en önemli soru şu: Eğer gerçekten usulsüz bir durum varsa, neden yıllarca hiçbir işlem yapılmadı? Eğer gerçekten bir haksızlık gideriliyorsa, neden yalnızca İmamoğlu ve birkaç isim seçildi? Eğer mesele bir siyasi hesaplaşma değilse, neden YÖK, İstanbul Üniversitesi ve diğer devlet kurumları hakkında hiçbir işlem yapılmıyor?
Bu süreç, sadece İmamoğlu için değil, Türkiye’de hukukun bağımsız olup olmadığının da bir sınavı olacak. Eğer gerçekten adalet sağlanacaksa, süreç yalnızca İmamoğlu’na değil, benzer durumda olan herkese eşit şekilde uygulanmalıdır.
Diploma Krizleri Türkiye’nin Siyasi Geleneği Mi Oluyor?
Türkiye’de siyaset, garip bir döngü içinde ilerliyor. Bir zamanlar Erdoğan’ın diploması tartışma konusu olmuştu, şimdi İmamoğlu’nunki. O dönemde Erdoğan, diploması olmadığı yönündeki iddialara rağmen Cumhurbaşkanı oldu. Şimdi benzer bir süreç İmamoğlu’nun önüne konuyor.
Peki bu olay, İmamoğlu’nu güçlendirir mi, zayıflatır mı? Erdoğan gibi krizlerden güçlenerek çıkan bir lider mi olur, yoksa siyaset sahnesinde önü mü kesilir? Türkiye’de siyasi figürlerin kariyerlerini belirleyen artık sandık değil, diploma krizleri mi olacak?
Bu süreç, yalnızca Ekrem İmamoğlu’nun değil, Türkiye’de hukukun ve siyasetin geleceğini belirleyecek bir sınav niteliğinde. Bakalım bu kriz, kimin hanesine yazılacak?