Ülkesini sevmeyen halkını sevebilir mi? Mümkün değil bence, ülkesini sevmeyen halkını da asla sevemez, hatta kendisini sevmeyen kişi de kimseyi sevemez, yaşadığı ülkesini sevemez, eşini dostunu arkadaşını sevemez. Her ortamda ifade ettiğimiz gibi saygı mecburidir, sevgi özgürlük ister diyoruz.
Vatandaşın, milletin sevgisini kazanabilmek ise göründüğü gibi kolay olmamakla birlikte günden güne daha da güçleşiyor. Vatandaş kimin samimi, kimin yapmacık hal ve hareketle kendisine yaklaşıldığını anlamayacak kadar duygusuz değil. Özellikle de siyasi aktör olan kişilerin hele hele seçim sathına girilmeye ramak kalan şu süreçte birden vatandaş millet sevdalısı olma istekleri göze ilişen sahte yapmacık hareketler arasında yerini alıveriyor.
Düğün değil bayram değil enişte misali sormazlar mı insana bugüne kadar neredeydiniz diye? ya da geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye mi daha yerinde bir kelam olur bilinmez. Bu kadar memleket aşığı olduğunu yeni yeni anladığımız sevgili siyasetçiler; kaç yıldır görev yaptığınız koltuklarda neden yerinizde saydınız? Birileri kulağınıza ilk seçimlerde ön saflardan yer mi ayıttı yoksa sizin adınıza? Her zaman arkalarında bir dayılarının olmasına alışıktır bizim siyasiler ne yazık ki. Aksi taktirde gittikleri yoldan peşlerinde gölgeleri dahi gitmez onların. En küçük olumsuz bir olayda hemen dayılarına koşarlar, elinden oyuncağı alınan çocuk gibi şikayet etmek en büyük meziyetleri halini almış. Boşuna denmemiş “aciz insan şikayet eder, basit insan iftira eder, dürüst insan sabreder, asil insan idare eder” diye. Asil olan seçmen idare ediyor farkında mısınız? Dürüş olanlarda sabrediyor. Sabrederek diş sımaktan bırakın diş minesini diş etleri çatladı artık, sizin şikayet etmek için incir çekirdeğini doldurmayan bahanelerinizi duydukça ne kadar basit insanlar kümesinde olduğunuza tamamen kanaat getirmek güç olmuyor.
Yazının başında da belirttiğim gibi, kendinizi sevin önce, kendinizden çok değer verdiğiniz mal mülk hepsi dünya malı. Öteki dünyaya giderken elleriniz boş gideceksiniz herkes gibi. Yalan dünyada farklıymış gibi olan yaşantınız öteki dünyada çöpçü ile, doktor ile, mimarla, mühendisle, mendil satıcısı ile aynı olacak. Kimse kimseden bir milim dahi önde ayrıcalıklı olmayacak biliyorsunuz değil mi? Siyasi emelleriniz, istikbaliniz uğruna bir çok kişiyi kandırabilirsiniz yaşantınız boyunca lakin öbür dünyada bunun mümkün olmadığını idrak edememiş olmanızı anlamıyoruz.
Yapıyormuş gibi yaptığınız sosyal medyalarınızda önümüze düşen fotoğraf siyasetinizin samimiyet içermediğini anlayacaksınız ama iş işten geçmiş olacak. Yine büyüklerimizin sözü geliyor akıllara; “güvenme dayına ekmek al yanına” derler. Sizde dayılarıınıza güvenmeyin, insan biriktirin… samimi içten davranarak başkalarının çay kaşığı ile biriktirdikleri insanları kepçe ile dağıtacağınıza birin üstüne beş, beşin üstüne on koymak için gayret edin de samimiyetinizden şüphe duymayalım. Bu güne kadar biriktirilen insanları kepçe dağıttığınız yetmemiş gibi artık son zamanlarda kazana tekme vurduğunuzu sağır sultan duydu. Etrafınızsa çekilen beyaz perdeyi bir ara aralayıp vatandaşa, seçmene, insana kulak verin hakkınızda söylenenleri duyarsınız belki.
Sayın Cumhurbaşkanımız bu yaşında gecesini gündüzüne katıp ailesinden, istirahatinden, sağlığından, uykusundan ödün verip üç dört saatlik uyku ile hem ülke sorunları, hem dünya ülkeleri ile yaşanan sorunlar ile uğraşırken bir de teşkilat sorunları ile zamanını boşa harcamasın. Bugüne kadar hep “nasıl olsa Sayın Genel Başkan bir şeyler yapar” diyerek yan gelip yatan sözde siyasiler artık toparlanın bu defa siz bir şeyler yapın. Hep günümüze kadar genel merkez ağırlıklı genelden yerele güdülen çalışmalar bu defa tam tersi olsun, bu defa en çok çalışan, icraat yapan yerelin tanıdığı bildiği siyasiler olarak sizler daha fazla efor gösterin. Ne de olsa deneyimli yılların siyasetçileri değil misiniz? Arkanızda dayılarınız olmadan bakalım el mi yaman bey mi yaman görelim becerinizi ne dersiniz? Bir defa da siz Sayın Cumhurbaşkanı’mızdan beklentiniz olmadan gayret edin olmaz mı?
Bu azminizi, vatandaşla olan gerçek samimi pozlarınızı hissettirdiğiniz an sözümüz söz; sizleri avuç içlerimiz kızarana kadar ayakta alkışlayacağız, alkışlatacağız, alkışlamayanı şuan sizlerin en çok yaptığı eylemlerden biri olan dışlamayı, ötekileştirmeyi de becerebilirsek yapamaya gayret edeceğiz.
Kıymetli siyasetçiler; hiç alkışı hak edecek bir şey yapmadık mı diye sorarsanız; elbette alkışı hak ediyorsunuz. Verdiğiniz teşkilat içinde ki bu yıkımlar, bu kayıplar için, Midyat’a giderken evdeki bulguru da yitirdiğiniz için, armut piş ağzıma düş dediğiniz için, serçe parmağımızdaki şeytan tırnağı ile yüksek sesle alkışlıyoruz sizleri.