48 saat güvende kalalım diye,alınan sokağa çıkma yasağı kararının ardından,yarım saatte sağlığımızı tehlikeye attık.
Kısacası tarumar olduk.
Üstelik uygulamaya konulurken, esnek bırakılan noktalarla sokağa çıkma yasağından öte, sokağa çıkma kısıtlaması durumundayken.
Günlerdir süregelen farkındalık içerikli uyarılar heba olup gitti.
Kıtlık geliyormuşçasına oluşan sağlıksız kuyruklar, kavgalar, harıltılar, gürültüler…
El elde kaldı adeta.
Bütün bunlar Cuma akşamı uygulanacak olduğunun duyurulduğu sokağa çıkma yasağı kararının alınmasıyla oluşan insan manzaralarıydı ülkemizde.
Ne tuhaftır ki, benzin almaya koşan vatandaşların bile olduğunu öğrendik. Nerede lazım olacağını düşünmeden koşturmuş bir halktan söz ediyoruz.
Şuursuz bir panik yaşandı.
Günlerdir ortaya konan çabalarla salgın oranlarının düşürüleceği umudunu taşımaya başlarken, alt tarafı 48 saatlik bir sokağa çıkma yasağı uygulamasının duyurulmasıyla hiçe sayılmış hayatları izledik Cuma akşamı.
Dinlemedik, dinlemeyi beklemedik.
Sağduyuyu, bilinci, harekete geçiremeyip, paniğimizi, bilinçsizliğimizi harekete geçirdik.
Attık sokağa kendimizi.
Günlerdir haftalardır kapattığımız evlerden attık kendimizi erzak yağmalamak için.
Üstelik kimimiz maskeli, kimimiz maskesiz.
Ama çoğunluk maskesiz, korunaksız.
Vatandaş bu süreçte toplum bilincini yok edercesine bir tutum sergilerken, beklenen bürokratik dil de bütün bunların önüne geçmekte gecikti.
Olan olmuştu.
Olduktan sonra da birçok vatandaşın yasaktan muafiyeti içeren esneklikleri duyma şansı da olmamıştı.
Gözü dönmüştü bir kere.
Oysaki fırınlar, sağlık kuruluşları, su dağıtım firmaları, veterinerler, kargolar, PTT açık olacaktı.
Bunlar ilk dinlediğimizde aklımızda kalanlardı. Fazlası var, eksiği yok.
Topu topu 48 saat.
Yağma yapmak için sadece 48 saat.
Panikledik, tüm önlemleri düşünmeden alt üst ettik, canımızı, sağlığımızı hiçe saydık.
Yazık ettik bugüne kadar aldığımız önlemlere, evlere kapanmışlıklarımıza.
Evet, olan oldu.
Bir kere daha toplum bilincimizin olmadığını görüp, anlayıp, bildik bu olanda.
“Bu kadar uyarıyla ya da kısmi yaptırımlarla bu kadar oluyormuş” dedik bir kere daha.
Allah bize daha büyüğünü yaşatmasın. Maazallah birbirimizi ezip geçmeyeceğimizin hiçbir garantisi olmadığını gördük.
Yaşanan bu hengameyle önümüzdeki hafta oluşacak vaka tablosunu merak etmiyor değilim.
“Bu saatte mi olur”, “Şu saatte mi haber verilir” diye bir gerekçeyi kabul etmek mümkün değil.
Toplum bilincinin olduğu bir yerde günün hangi saatinde olursa olsun bu gerçek, gerekçe götürmez.
Emin olalım bu yasak gündüz gelseydi, bu manzaraların daha da fazlasını görüp, izleyecektik.
Durum daha da vahamet içerecekti.
Kısacası değişen hiçbir şey olmayacaktı ama Cuma’dan sonra değişen bir şey var ki; o da sağlığımızı bir kere daha tehdit altına aldığımız.
Umarım vaka sayılarımızı daha da hızlı arttırmayız.
İnanılır gibi değil.
Evde 2 gün erzaksız kalma korkusuyla sağlığımızı korkusuzca tehlike altına attık.
Bravo yurdumun insanı.
Bu endişe dolu günlerde yine mizaha malzeme oluşturduk.
Haftalardır hayalini kurduğumuz bir arada olmayı yine bir şekilde başardık.
Bunu da sokağa çıkma kısıtlaması uygulamasıyla ortaya koyduğumuz açgözlülüğümüz, saygısızlığımız ve bilinçsizliğimizle.
Bu durumda söylenebilecek tek şey; sokağa çıkma yasağı getirilmeden yarım saat öncesine kadar daha güvende olduğumuzdu.
Şaşırdık mı şaşırmadık. Konu biz isek, hiçbir şey şaşırtmıyor artık.
Toplum bilinci başka bir şey.
Söylenecek daha çok şey olsa da, yazının başlığıyla sonlandıralım:
Ne Cuma akşamıydı ama…