CHP’nin yerel yönetimler açısından başına gelebilecek en güzel şey sanırım Mansur Yavaş gibi bir isme sahip olması.
Mansur Yavaş’ın yaygın televizyon kanallarından birinde katıldığı programı baştan sona soluksuz izledim.
Ağzımdan sık sık “helal olsun” cümlesi döküldü.
Hele bir de demesin mi; “Belediye binasında resmim yok. Halkın ve tüyü bitmemiş yetimin parasını bu işlere harcayamayız. Belediye benim kendime ait işyerim değil” diye.
Hatta kendi resminin belediyede asılmaması için genelge bile yayınlatmış.
O kadar ihtiyacımız olan bir yönetici, bir belediye başkanı profili ki…
İzlerken, dinlerken defalarca “helal olsun” dedim.
İnsan Yavaş’ı dinlerken, tıpkı başka şehre gittiği zaman nasıl kendi memleketiyle kıyaslıyorsa, kendi büyükşehir belediye başkanıyla da karşılaştırıyor.
Mansur Yavaş diyor:
“Dönemimi bitirmeden sonraki dönem için bir şey diyemem. En fazla 2 dönem belediye başkanlığı yapılmalı. Belki ben o ikinci dönemi bile yapmam. Gençlere yer açmalıyız. Benim de bir yaşantım var. Çocuklarım var, torunum var.”
Dinlerken mest oldum.
Neredeyse ikinci dönemi için bile adaylığı net olmayan, üstlendiği görevi layıkıyla tamamlayarak, adından güzel söz ettirmenin derdinde olan bir başkent Büyükşehir Başkanını dinleyip, ölünceye kadar belediye başkanlığı yapma niyetinde olanları gördükçe, kahrım arttı.
Bırakın belediyeye resimlerini astırmayı, yollarda kilometre başı fotoğraflarını asmanın yanı sıra, çalışanlarının şahsi sosyal medya hesaplarına kendi icraatlarını ve fotoğraflarını yayınlatma zorunluluğu getiren nicelerinin olduğu bir ülkede, Mansur Yavaş gibi bir Büyükşehir Belediye Başkanına sahip olan Ankaralılar kadar, kendisiyle görev yapan personel de çok şanslı.
Yavaş’ın konuk olduğu programı izlemeyenler izlesin. Ankara’yı nasıl bir belediye başkanı profili yönetiyor, belediye personeli nasıl bir belediye başkanıyla çalışıyor.
Yetimin hakkını yedirtmemek için yola çıkmış, yiyenin de gözünün yaşına bakmamayı şiar etmiş bir Başkan Mansur Yavaş.
Otopark tesis etmek yerine, yol daraltıp, yol üstü otopark ücreti uygulamasıyla vatandaşına mali külfet yükleyen nicelerinin olduğu bir dönemde dileğimiz Mansur Yavaşların sayısı ülkemizde artsın.
Bu konuda yazacak o kadar çok şey var ki ama ben bugün bu kadarına değineceğim.
***
Dikkatimi celp eden bir başka konu ise, şehrimizin renkli ama AK Parti’de sürdürdüğü siyasi hayatında başına gelenlerden sonra şu anlık beklemedeki siyasetçi olarak adlandırabileceğim ancak, halihazırda Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyeliği göreviyle siyaset dışında etkin STK görevi yürüten Yusuf Kayacık’ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımdı.
Bu paylaşım, aynı gün gazetemizdeki yazımın da konusuydu.
O konu, Muğlaspor’a yardım adı altında kurulan yöresel gıda çadırlarına Yiyecek Maddesi Yapanlar ve Satanlar Esnaf Odası Başkanı Güven Akarken’den başka, bu konuda bir tepki ortaya koyan esnaf kuruluşu ya da birliğinin olmayışıydı.
Evet, bunu garipsemiştik.
Belli ki biat kültürü yine devredeydi.
Kayacık ile aynı bakış açısından hareketle birimiz sosyal medya hesabından diğerimiz ise gazetemizde görüş belirtmişiz.
Kayacık paylaşımında şu ifadelere yer vermiş:
“Esnafımız kan ağlarken Muğla’mıza 2-3 ayda bir gelerek ‘Yöresel Ürün Pazarı’ adı altında faaliyet gösteren ticarethanelere izin verilmesini şiddetle kınıyorum…
Bu arada yerel işletmelerimizi zor durumda bırakan bu çadırlara, Muğla Yiyecek Maddeleri Yapanlar ve Satanlar Esnaf Odası Başkanımız değerli dost Güven Akarken’den başka hiçbir kurumun tepki göstermemesinin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum… Yazık…”
BU yorumdan yola çıkarak, gelelim zurnanın zırt dediği yere.
Bu zırttan yola çıkarak Kayacık’a 3-5 soru sorayım.
Sayın Kayacık, siz hangi kuruluşun yönetim kurulu üyesisiniz?
Yukarıda da söz ettiğim gibi Muğla Ticaret ve Sanayi Odası’nın.
Sizin yönetimde olduğunuz kuruluş neden esnaf yararına olan konularda refleks ortaya koymakta gecikiyor?
Siz neden bu serzenişinizi yönetimde dile getirip, bu yöndeki bir açıklama yapılmasına ön ayak olmuyorsunuz?
Bütün bu soruların oluştuğu bir ortamda, MUTSO yönetiminin yönetim şekli ile kendi yönetim kurulu üyeliğinizin karnesi, size göre geçer not almış mıdır?
Bir esnaf kuruluşu olan MUTSO’nun yönetiminde bulunan bir kişi olarak, bu manidar paylaşımınız, yönetimde bütünlük olgusunun olmadığı yorumuna açık değil midir?
***
Şimdi bunları sordum diye yine tepki göreceğim biliyorum. Hatta Anayasanın 26. maddesine karşılık gelen basın özgürlüğü çerçevesindeki eleştirel yaklaşımlarımız karşısında, bazı yöneticilerin aba altından sopa göstermeye çalışma gayretiyle, mahkemeye verme safsataları ürettikleri, bazılarının da arkadan dolanma yöntemlerine tevessül ettiklerini duyuyor, öğreniyorum.
Bu komik ataklara sadece gülümsüyoruz. Malum pandemiden dolayı bunalmış bir toplumda, moral motivasyona ve gülümsemeye ihtiyacımız var.
Kayacık’ın AK Parti’den istifa ettiği dönemde bir yazı kaleme almıştım. MUTSO eski Başkanı Bülent Karakuş’un DP’li iken değil ama AK Partili olduğunda CHP tandanslı üyelerinin tepki gösterdiğine dikkat çekmiştim.
AK Partililiğin MUTSO’da kabul görmediği Karakuş döneminde ortaya çıktı. Zaten bugünkü MUTSO yönetiminin özellikle CHP’li belediyeleri incitmemek için elinden gelen gayreti sergilediğini, hatta ucu belediyelere dokunur diye açıklama bile yapmakta zorlandıklarını gözlemlemek zor olmasa gerek.
Oysa ki MUTSO en büyük esnaf kuruluşu, kimseye biat etmeye ihtiyacı da yok.
Bu gerçekten yola çıkarak, hazır Kayacık’ın da AK Parti’den istifa ettiğini hatırlatmış, herkesin Kayacık’ın bundan sonraki siyasi durağını merak ettiği bir ortamda, “Artık AK Partili de değilim” diyerek MUTSO başkanlığına aday olabilme ihtimalini dile getirmiştim.
Kayacık’ta zaten bu tespite itiraz etmemiş, bilakis sosyal medya hesabında da yazımı paylaşmıştı.
Valla Kayacık’ın sözünü ettiğim sosyal medya paylaşımı, şuan içinde bulunduğu yönetimle bir bütünlük sorunu yaşıyor olduğu yönünde yorumlanabilir mi yorumlanabilir.
O zaman MUTSO yönetimine; “benim varsayımımı yabana atmayın” derim.