Kaynak denilince katma değer yaratan her şey başta olmak üzere, doğal kaynaklar, (yer altı-yerüstü), insan kaynaklarımızın değerini bilmiyoruz, bilmek istemiyoruz.
Son dönemde okuduğumuz cinayet haberleri, taciz-tecavüz haberleri, siyasette ve yönetimde liyakat sisteminin uygulanmayışı, anne-babaların değerlerinin bilinmeyişi, öyle çok kayıplara neden oluyor ki.
Daha 1 gün önce 1 Psikiatri uzmanı çalıştığı hastanedeki odasında başından silahla vurularak hayatını kaybetti.
Tabi ki meslek olarak Psikiatri uzmanı olanların böyle bir risk taşıması muhtemel. Ancak vuran kişinin doktorun hastası olması suçu hafifletmemeli.
Alınması gereken önlemlerin şekli gerekliliği ve aciliyeti bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Bu önlemlerin cezai boyutu yanında eğitim, yönetim, sağlıkta yeni kadroların yada iletişim uzman kadrolarının tahsis edilmesi gerekiyor.
Başta aile hekimlikleri olmak üzere tüm sağlık hizmetleri sunulan kurum ve birimlerde çalışanlar hizmet içi eğitimden geçmeli.
Sağlık hizmetlerinde çalışacak eğitim görmekte olanlara sağlık hizmetlerinde iletişim dersi mutlaka okutulmalı.
Ayrıca Sağlık Meslek Liselerinde müfredattan kaldırılan Ruh Sağlığı ve Psikiatri dersi tekrar müfredata konmalı.
Ancak böylece sağlıkta şiddetin önüne geçilebilir.
Neden kıymet bilmelisiniz? Anlatalım isterseniz.
Önce Muğla’daki kaynakların ne kadar olduğu ile ilgili envanterimiz var mı, yok mu onu dahi bilmiyoruz.
-Muğla olarak insan kaynaklarımız nedir?
-Sanatkarımız nedir?
-Bitki türlerimiz nelerdir?
Madenlerimizin üzerinde (bu kalemleri çoğaltabilirsiniz) çalışmalar yapıldı. Ancak onlarda da pazarlama durumumuz ve transport durumumuz zayıf.
Doğal güzelliklerimiz turizm açısından Muğla’yı batıya açılan pencere yaptı. Turizmi önemli geçim ve gelir kaynağı haline getirdi.
Ancak şunu da görmek gerekiyor. Çok değerli insanlarımız mevcut. Bu insanların alanlarında, yönetim kadrolarında olmadığını görüyoruz.
Siyasette durum aynı, akademik çalışmalarda yine öyle, eğitimde sağlıkta aynı.
Bir örnek vermek istiyorum.
2013-2015 yıllarında Bozburun Yarımadasında Geofit Bitkiler araştırması yapılmış. Ancak yapılmış öylece kalmış. Bu bilimsel çalışmanın raporu değerlendirmeye alınmamış. Çalışmanın raporuna bile bakılmamış ki sonuçtan ders çıkarılmamıştır.
Çalışmada Geofit bitkilerin geleceklerinin tehlike altında olduğu (soğanlı bitkiler) bu tehlikelerin neler olduğu bir bir açıklanmış. Buda neyin nesi diyebilirsiniz ancak Geofit bahçesi oluşturmak çok daha gelir getirici bir şey.
Bunun bir örneği Yalova’da açıldı ve 50 milyar TL’lık bir ciroya sahip.(450 m2’lik alanda)
Üstelik Muğla’da yalnızca Bozburun değil, Köyceğiz-Dalyan-Bodrum Yarımadası gibi coğrafı alanlarımız üzerine yapılmış çalışmalar.
Bozburun’da yapılan çalışmalardan tesbit edilen taksonlardan (kategoriye giren) 20 tanesi Akdeniz elementi, 16 tanesi Doğu Akdeniz elementi, 1’i Avrupa-Sibirya elementi (ki % 2’ye tekabül ediyor) 1’i İran-Turan elementi, 11 taksonda geniş yayılışı yada fitocoğrafik bölgesi bilinmemekte.
Raporun sonuç bölümünde endemik bitkilerin 12 Geotif taksonunun tehlike kategorileri belirtilmiştir.
Bu tehlikeler;
Tarla-bahçe açılması, aşırı otlatma, turizm faaliyetleri, Maden-taş ocağı açma faaliyetleri gibi nedenler olarak gösterilmiş.
Peki bu bilimsel çalışmanın verileri nerelere, hangi kurumlara ulaştı ve üzerinde ne gibi çalışmalar yapıldı.
-Gereksiz alan tahribatları önlendi mi? Ya da ne kadar önlenebildi.
-Yöre halkı bilinçlendirilebildi mi?
Bu verinin sonuç raporundan yola çıkarak bilimum yöneticiler, siyasetçiler şapkalarını önlerine alıp düşünmeliler.
Neden mi?
Çevrenize bakmak yeterli olacaktır.