Öncelikle 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve tüm kahraman şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anarak yazıma başlamak istiyorum.

Gazetemiz haber merkezinde görev yapan arkadaşlarımın son zamanlarda kadın girişimcilere yönelik ortaya çıkardığı haberler gerçekten de kayda değer.

Haberci arkadaşlarımın haberlerinin içeriklerine bakıldığında, özellikle büyük kentlerden yöremize tarım ve hayvancılık alanında faaliyet göstermek için feragat ettikleri kadın yaşamlarının öykülerini içeriyordu.

Şöyle bir hatırlatmam gerekirse, İstanbul’da üst düzey şirketlerde görev yapmış bir kadın girişimcinin kuşkonmaz üretmeye başlaması, metropolden doğaya bir göç hikayesi başlığıyla aktardığımız haberde bir kadın girişimcinin kurumsal bir şirketi bırakıp, memleketi olan Fethiye’de doğal ürünler yetiştirmesi, yine İngilizce öğretmenliğini bırakarak arıcılığa başlayan kadın girişimci gibi örneklerden oluşan haberlere bu dönem sıklıkla rastladık.

Açıkçası bu haberleri önemsediğimizi söylemeliyim.

Yöremizin de bu tür işler için ne kadar tercih edilir durumda olması açısından da dikkat çekici de aynı zamanda bu haberler.

Acaba bizim yöremizin insanı bu durumun ne kadar farkında?

Sadece coğrafi işaret alıp, yöremiz ürünlerinin markalaşmasını sağlamanın yanında kadın girişimci sayısını arttırmanın yanında tarım ve hayvancılığın kalkınmasının da önü açılmalı diye düşünüyorum.

Hazır coğrafi işaretli ürünler demişken, aklıma takılan bir iki soruyu da araya sıkıştırayım:

Bugün markalaşma adına önem arz eden coğrafi işaretli ürünleri yurt içi ve yurt dışına ihraç edebilir duruma gelebildik mi?

Sadece coğrafi işaret alınca iş amacına ulaşmış oluyor mu?

Bu konuda beklentiler, düşünülenler ve projeler var mı? Varsa neler? Yoksa neden?

Bu ürünleri istenildiği oranda ihtiyaca karşılık verir durumda üretebiliyor muyuz?

Örneğin Muğla Köftesi coğrafi işaretli ürünümüz. Hadi bakalım önemli oranda sipariş verildi. Acaba bu siparişi temin edebilecek bir esnaf ya da üretim yapımız mevcut mu?

Temin edemeyeceğimiz ya da üretemeyeceğimiz bir ürüne coğrafi işaret almamızın ne esprisi vardır?

Bu ürünleri temin edemeyeceksek, gelene mi ikram edip, tanınmasını sağlayacağız?

Daha bir ton soru geliyor aklıma.

Burada bile “küçük olsun bizim olsun” mantığını taşıdığımız çok açık.

***

Konu konuları açıyor işte.

Neyse bütün bu soruların dışında kadın girişimcilere ayrı bir parantez açmakta yarar var.

Yöremizdeki potansiyeli görerek, üst düzey kurumsal şirketlerindeki işlerinden ya da eğitimini aldıkları mesleklerini bırakıp, tarım ve hayvancılığa soyunan kadın girişimcilerin sayısı artarak devam etmekte.

Bu gibi girişimler neden bizim ilimizde yaşayan kadınlarımız arasında da yaygınlaşmasın?

Hepsi metropolden gelecek değil ya.

Dolayısıyla da, bu başarılı girişimci kadınların yarattığı farkındalıkların daha çok kitleye hitap etmesini sağlamak lazım.

Bakınız haber örneklerine. Adı geçen her kadın kendi üretimini ve markasını oluşturmak adına girişimde bulunmuş.

Bu bulunulan girişimler eminim ki sözünü ettiğim temin etme ihtiyacını karşılar nitelikte atılmış birer adım olur.

Olacaktır da.

Tarım ve hayvancılık alanındaki girişimleri için kariyer olgusunu tabir yerindeyse rafa kaldıran, hatta nokta koyan girişimci kadınlarımızı kutluyor, yöremizde bu alandaki örneklerin çoğalmasını diliyorum.