Bu söz Mustafa Kemal'e ait bir sözdür.
O meşhur Lozan'a giderken İsmet İnönü'ye söylediği meşhur söz.
Her ne surette olursa olsun, temsil ettiğin Devletini hakir, fakir, biçare göstermezsin. Bu nedenle en iyi elbiseleri giyip, en iyi otellerde kalmak zorundasın. Düşman asla seni hakir görmemeli..
Bu nedenle İsmet İnönü Lozan'a giderken, zamanın Beyoğlu'undaki en iyi terzilere emir vererek, en pahalı elbiseleri diktirerek gitmiştir.
Hatta.
Lozan toplantı salonunda, kendisi için ayrılan sandalyenin diğerlerinden daha alçak olduğunu gördüğünde, " aynısını bulunca çağırırsınız" diyerek çıkmış, bu şok üzerine acilen koltuk bulunmuştur.
Itibardan tasarruf olmaz.
Muhsin Çelebi'yi kimse bilmez.
Sıradan orta halli bir tüccar iken Şah İsmail'e elçi olma görevi verilir.
Gider.
Şah İsmail'in arkasına dizdiği cellatlara baka baka hiç korkmadan Padişahının emirnamesini uzatır. Bakar ki oturacak bir şey yok. Bütün Servetini harcayarak aldığı sırtındaki elbiseyi yere serer. Sözlerini söyler, kalkar çıkar.
Tam çıkarken Şah İsmailin sesi duyulur ; Verin şunun elbisesini.
Muhsin Çelebi cevap verir ; Onu size bırakıyorum. Sarayınızda büyük bir padişah elçisini oturtacak seccadeniz, şilteniz yok... Hem bir Türk, yere serdiği şeyi bir daha arkasına koymaz... Bunu bilmiyor musunuz?
Der.
Tabi hikaye der şimdi birileri. Ömer Seyfettin yazmış.
Muhsin Çelebi'yi değil.
Sırtındaki elbiseyi ; Pembe İncili Kaftanı.
İtibardan tasarruf olmaz..!
En son bu kelamı Recep Tayyip Erdoğan söyledi.
Yer gök inledi.
Sınırlarımız içinde olmayan bir Misakı Milli ile övünen, Gönül Coğrafyasının kilometre karesini bile ölçemeyen, mevzu atmaya gelince "BİR Türk Dünyaya bedeldir" kelamını BELEŞ zanneden, tarihini bırak ötesini, Malazgirte kadar bile götüremeyen, kıytırık bir Yunana bile on yıllarca sesini çıkaramayan, bir zamanlar şahsi gölümüz olan Akdeniz'de balık bile avlayamayan, kendi topraklarındaki madenleri bile çıkaramayan, hadi onu da geçtik, göndere çekilecek Bayrağına İP dahi yapamayan bir ülkeden....
Ne güzel de eğleniyoruz değil mi?
Londra'ya Tudor'lar Buckingam Sarayını yaparken çok mu zengin sanıyorsunuz?
Moskovaya Kremlin'i yapan Rus'ların parası çok muydu sanki?
Ya El Hamra' yı İspanya'nın göbeğine dikenlerin?
Topkapı Sarayı nasıl yapıldı bilen var mı?
Ya da bitmesi geciken Süleymaniye Camii için sandık sandık altın gönderen Tahmasb'a en iyi cevabı hepsini harca karıştırarak veren Kanuni Sultan Süleyman Han..
İtibardan tasarrufun olmayacağı tek makam Devlettir.
Newyork'un tam göbeğine dikilen TÜRK EVİ bunlardan biridir.
Ankara'nın tam ortasına dikilen Cumhurbaşkanı Külliyesi bunlardan biridir.
Devlet baki, makam fanidir.
Devlet, itibarı ile söz edilir.
Recep Tayyip Erdoğan'ın bu sözünü bilmeden şahsi söylenmiş söz gibi anlayanlara sözümüz yok. Öğrenirler.
Ya bile isteye tersten okuyanlar?
İnançları varsa çıraya bile ihtiyaçları yok yanmaları için. Yoksa da sorun yok zaten.
Fetö tam da Külliye yapıldığı zamanlar Devlet ile savaş halinde idi. Yıllarca bunun lafını etti. Belli ki epey de başarılı olmuş ki hala bir takım kitle elemanları aynı cümleyi söyler oldular.
İtibardan tasarruf olmaz.
Makamlar bakidir. Makamı temsil edenler değil.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni hiç kimsenin hor, hakir, batmış gösterme gibi bir hakkı yoktur, olamaz da.
Devletler elbette dosta güven, düşmana korku vermek için gösteriş de yaparlar. Bu, hiçbir zaman, ama hiçbir zaman farklı bir şekilde algılanmamalı. Mühim olan Devlet mülkiyetinde yapılan tasarruf değil, şahsi yapılan tasarruf olmalıdır. Debdebe ve şaşaa, şahsi ise denilen her söze kesinlikle katılırız. Fakat kurumsal itibarı , şahsi görgüsüzlükten ayırt etmek kaydı ile.
#SöylerimGeçerim