Kızılay Genel Merkezi tarafından yönetimiyle birlikte görevden alınan Yusuf Kayacık, sessizliğini dün düzenlediği basın toplantısıyla bozdu.

Tabir yerindeyse kendisinden beklenen tarzda da bir toplantıya şahit ettik diyebiliriz.

Kendisinden beklenen tarzda diyorum çünkü adeta açtı ağzını yumdu gözünü.

 

“Sonun başlangıcı aslında 2020 yılının başında, Başkentgaz’ın Kızılay’a yaptığı bir bağış ve bu bağışın Ensar Vakfı’ndan Amerika’ya aktarılmasıyla başladı. Biz o gün enerjimizi kaybettik” diyerek sözlerine başladı Kayacık.

Ve devam etti:

“Bizim için söz konusu olan Muğla. Muğla’ya neler yapabiliriz hedefimizdi ve bu yüzden bu skandala aslında boyun eğdik. Daha güçlü bir sesi o zaman çıkarmalıydık. Bu nedenle bütün Muğla kamuoyundan özür diliyorum.”

Görevden alınmasaydı görevini sürdürecek, bu çarpıcı ifadeleri kamuoyuyla paylaşmayacaktı Kayacık belki ama anladığım o ki, vicdanın çok ta rahat olmadığı izlenimini yansıttı bizlere.

Hatta araya girip, “Sayın Başkan o dönem Genel Başkanınıza arka çıktığınız açıklamalarınızı hatırlayanlar, bugün bu açıklamalarınız üzerine süreci önünüze getirecek yorumlarda bulunacaklardır” dedim.

Kendisi de, “Evet olacaktır ama sözünü ettiğimiz süreç bizim açıklamalarımızdan sonra yaşandı” diyerek durumu kurtardı.

Detayların üzerinde durmayıp, niyeti görmenin önemi üzerinden yürüyelim o halde.

Önce veya sonrasıyla Kayacık, suiistimal kokan süreçle ilgili yönetimiyle birlikte istifa etmeyi düşündüklerini ifade etmese ve ”Bizim için söz konusu olan Muğla. Muğla’ya neler yapabiliriz hedefimizdi ve bu yüzden bu skandala aslında boyun eğdik. Daha güçlü bir sesi o zaman çıkarmalıydık. Bu nedenle bütün Muğla kamuoyundan özür diliyorum” demese, bu yazının şekli şemali daha başka olabilirdi.

 

İşte bu yüzden niyeti görmek.

Kayacık’ı siyasetten elini eteğini şeklen çekmiş gibi görünüp, hayır işlerinin başı sayılan 152 yıllık köklü bir kuruluşun başkanlığına yönelmesi ve tabir yerindeyse o kadar siyasi hareketlilikten sonra Kızılay ile gıdılanması, belli bir süre siyasi rakipleri açısından rahat bir dönemdi aslında.

Nedyosunuz adama çalışıpduruydu işte güze güze..

Çalıştırmadılar, dolayısıyla adamı görevden aldılar, bir güzel de bilediler.

Kayacık’ın bilendiğini İfadelerinden anlamak mümkün.

Hatta toplantı dışı, “Beni uzak durduğum siyasetin içine çektiler” dedi.

Hayırlı olsun.

Kayacık siyaset alanında sözde beraber yürüdüğü partideki karşıtlarına rahatsızlık verebilecek bir siyasi model de aynı zamanda.

Neyse toplantı tespitlerimize dönelim.

Görevden alınmasını hukuki değil, siyasi olarak nitelendiren Kayacık, o vakitten sonra başladı göndermelerini o bildiğimiz siyasi üslubuyla. Bu gelişmenin ayrıntılı içeriğini gazetemiz sayfalarında okuyabilirsiniz.

Asıl merak edilen, siyasi bir kararla gönül esaslı yürüttüğü stk görevinden alınırken, siyaset yaptığı AK Parti saflarındaki akıbetiydi.

 

Yani “istifa etmeyeceğim” dedi ama bu karar Kayacık’ın tercihine bırakılır mı?

 

Asıl bu sorunun cevabı önemli.

Kendisi her ne kadar da istifayı gündeme getirmeyip, siyasi mücadelesini sürdürmeyi düşünüyor gibi görünse de, ben kazın ayağının öyle olmadığına inanıyorum.

 

Gönül esaslı görev yapılan bir kuruluştan, Kayacık’ın ifadesiyle siyasi bir kararla azledilen birinin, kimliğini taşıdığı siyasi oluşumda, görevine devam edecek olduğunu beklemek tuhaflık değildir de nedir?

Dolayısıyla aşama aşama yol izleneceğine inandığımız bu mevzuda, Kayacık’ın AK Parti’den ihraç edildiğini duyacağımız günler de yakındır diye düşünüyorum.

Belki de bunu öncesinden öngören Kayacık, her ne kadar istifa etmeyi düşünmediğini dile getirse de figüran diye niteleyip, kime gittiği belli olan şu sözleri de boşuna etmemiştir:

“Bu süreçte her hangi bir siyasi yarışa girmedim ve kimseyi de eleştirmedim. Bir takım sahte sosyal medya hesaplar var. 3-5 günde bir benim resmim kullanılıyor. Burada yapılan şikayet, yerelden yapıldığı belli. Yerel siyasi aktör diyeceğim de aktör de değiller. Bunlar birer figüran. Siyasi güçleri yok. Ağa, babalarına dayanmışlar, üstelik siyasi tabanları yok. Millet her şey görüyor. Bugün beni Kızılay’da engelleyebilirsiniz. Ticaret Odası’nda nasıl engelleyeceksiniz? Yusuf Kayacık Ticaret Odası’nda icraatlarına devam edecek. Başka makam da elbet olacak. Millet doğruyu görecek. Sırça köşklerde oturmakla, insanları küçük görmekle, bir kırmızı valizle gelerek, trilyoner olmakla siyasetçi olunmuyor. Siyasetçi olmak istiyorsanız, milletin içinde olmalısınız. Biz milletin içindeyiz çok şükür.” dedi.

Ve sonrasında Muğla siyaset hayatına ne kadar hakim olduğunu gösterir şekilde, Kızılay Başkanlığı görevinden alınmanın arkasında kimlerin olduğunun adresini ve başlattığı soğuk savaşın fitilini ateşlediğini açıkça ilan eder nitelikte devam etti:

“Sen git 10 sene önce başladığın Kale yolunu bitir. Bodrum’un su meselesini bir çöz. Akıllı kavşak meselesini çöz. Dalaman’daki, Sarıgerme’deki imar sorunlarını çöz. Dalaman Devlet Hastanesi’ni çöz. Datça Devlet Hastanesi’ne doktor bul. Sen git Acıpayam, Dalaman yolunu yap. Sen git Seydikemer’deki Karabel Tünelini bitir. Turizmin cennetinde 2 tane kruvaziyer limanımız yok, gemi yanaşamıyor. Kızılay’a varana kadar, senin yapacak çok şeyin var. O koltuklarda çok fazla oturamazlar. Bunun hesabı bir gün görülecek.”

Bu ifadelerin üzerinden, alışılagelmiş trol siyasetinin, ayak oyunlarının ve arkadan dolanmaların bol yaşandığına bol bol şahit olup bildiğimiz Muğla AK Parti’deki siyaset, önümüzdeki günlerde epey kızışacak gibi görünüyor.