İlimiz Muğla için yapılan her yararlı işin destekçisiyiz.
Kamu yararı olgusunu hemen hemen her yazımda vurguluyorum.
Övgüsel yaklaşımlarda teşekkür etmek nezaketinden yoksun, ama eleştirel yaklaşımlarımızda, bir maksada hizmet edilmiş hadsiz yorumlarla mesleğimizi icra ettiğimiz bir ortamda görev yapıyoruz.
Herkesin her şey de bir fikri var. Etraf, bizlerden daha haberci, her b.kaloglardan geçilmiyor. Kendisi ve ait olduğu çevresinin benimsemediği her görüşün dışındaki bir fikre veya habere karşı takınılan hal ve tavırlar, karalama veya birilerinin dümen suyunda yürütüldüğünü ifade eder nitelikteki kirli düşüncelerden ibaret.
Umurumuzda mı hayır.
Bunları neden mi ifade etme gereği duyuyoruz. Dedik ya kamu yararı. Başka bir beklenti ve bir maksada hizmet etme fikrimiz yok.
Gelelim konumuza.
Muğla Devlet Hastanesi’nin ihtiyaca hizmet veremediği görüşünün ağırlık kazandığı dönemde, yerinde tadilat yapılması gibi saçma bir fikrin ortaya atılıp, hayat bulmaması sonucu yeni hastane yapımına ihtiyaç duyulduğu gündeme gelmişti.
Şehir ortak aklının sağlıklı olarak çalışamadığının ilk sinyaliydi aynı zamanda bu tadilat fikri. Sağlık hizmetleri gibi önemli bir hizmetin sunulduğu sırada, hastaneyi yerinde tadilata sokma fikri ciddiye alınacak türden değildi.
Bu gelişme aynen böyle yaşandı. Konunun muhatapları hala hayatta.
Allah'tan aklı selimlerin devreye girmesiyle bu saçmalık fikir olarak öylece kalakalmıştı. Süreç haberci olarak görev yaptığımız dönemde yakından takip ettiğimiz bir süreçti.
Bununla da bitmedi, yine ortak aklın işleyeceği inancıyla gelişmeleri takip ederken, ikinci sınıfa kalış dönemi başlamıştı.
Ne mi oldu? Yeni yapılacak hastane yeriyle ilgili şehir ortak aklı konsensüs sağlayamadı.
Yine sınıfta kalmıştık.
Bu süreçte ilgisi olduğu düşünülen muhatap kurum ve kuruluşun fikri alınırken, menfaat odaklı küçük düşünceler yine devreye girmiş, yerle ilgili mızıklanmalar yaşanmıştı.
Bu uzlaşmanın sağlanamadığını gören dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, duruma el koymuş ve adeta “sizin yapacağınız iş bu kadar olur” diye benzetme yapacağım bir hamleyle, olaya son noktayı koymuş, Bakanlığın Eğitim-Araştırma Hastanesinin bugünkü yerinde yapılması kararını açıklamıştı.
Ve hastanemiz için kazma vurulmuş ve Muğla’ya kazandırılmıştı. Bugün de hatasıyla sevabıyla hizmet vermeyi sürdürüyor.
Süreç böyle işlerken, bugüne kadar var olmadığına inandığımız ve hep dillendirdiğimiz kent dayanışmamız, başka bir konuda devreye girmişti.
Neydi o konu.
Eski Devlet Hastanesinin yeniden kente kazandırılmasıydı. Bunu kendine dert edinen çeşitli sektörlerden bir grup, eski Devlet Hastanesinin merkez ilçemiz Menteşe’ye kazandırılması gerektiğini savunarak, gerekli lobisel çalışmaları başlatmıştı.
Kent ekonomisin canlandırılması gerekçesi haklı bir gerekçe olarak görünüyordu. Çünkü Devlet Hastanesinin kent içinden uzaklaşmasıyla, garantici olmayı seven kent, başka ekonomik atılım fikirlerini ortaya atamıyordu.
Nasıl alsın ki, ortak aklı bir türlü işletemiyorduk. Ama bir grup akıl takımı, bu hastanenin kente kazandırılmasını sağlamaya yönelik ısrarını sürdürdü.
Daha önce beceremediğimiz konuda, grup aklı etkili olmuştu.
Bu ısrarlı tutum, siyasiler tarafından da avantaja dönüştürüldü. Eski hastane, yakından ilgilendikleri bir konu olma özelliğine bürünmüştü. Öyle de oldu. İktidar partisinin Muğla milletvekilleri, bu konu için Ankara’da mesai vererek, Menteşe Devlet Hastanesi’nin kente yeniden hizmet vermesi için gerekli kararın alınmasına ön ayak oldular.
Sürecin özeti buraya kadar böyle.
Menteşe yeniden Devlet Hastanesi’ne kavuştu. 100 yataklı hastanenin önemli bir ihtiyaca cevap vereceği düşüncesindeyim ama soracaklarımız da yok değil?
Eski hastanenin standartlara uygun olmadığı gerekçesiyle yeniye ihtiyaç duyduktan sonra, hastane standarda uygun hale getirildi mi?
Söz konusu hastane eski halinden daha güçlü hale dönüştürüldü mü?
Bunlar kamuoyuyla çok paylaşılmadı. Zaten kaynağından bilgi alabilmek ve bilgi akışı sağlamak, günümüzde çok zorlaştı.
Doğru kaynağa ulaşmak adına neredeyse şapkadan tavşan çıkarmaya başladık.
Dolayısıyla Menteşe Devlet Hastanesi akıllardaki soruların dışında, “açılıyordu, açılamıyordu” diye diye yılan hikayesine dönmüş ve bir o kadar da söylem ve stratejik tutumlarla siyasi bir malzeme haline getirilerek, bu akşam iftardan sonra açılıp, hizmet vermeye başlayacak.
Gazete okuyucularımız bu gelişmeyi “dün akşam açıldı” olarak okuyacak.
Açılacak derken; o alışık olduğumuz şatafatlı açılışlar Coronavirüs salgını süreci nedeniyle yapılmayacak.
Böyle düşündüğümüz için de hissiyatlı kulp takma girişimlerine maruz kalacağız.
Her ne olursa olsun, ilimiz yararına yapılan her işi desteklemek aynı zamanda görevimiz. Ancak işimiz eksikliklerin de giderilmesi noktasında, görülemeyenleri görüp, gündeme taşımak ve denetim görevimizi yerine getirmek.
Bunun içindir ki, bu akşam açılacak Menteşe Devlet Hastanesi’nin güçlendirme raporu var mıdır?
Gerek üniversite gerekse ilgili kurumların söz konusu hastanenin olası bir depreme karşı sağlam olduğuna yönelik kararı var mıdır?
Bu soruların yanıtlarını almak ve süreç hakkında bilgi edinmek isteriz.
Bütün bu gereklilikler yerine getirilerek hastaneyi kente kazandırdıysak, hizmet 10 numara yerinde olmuş ama yoksa devletin parası ne diye çürük bir binaya çarçur edildi? diye de sormak sanırım hakkımız.
Çünkü insan sağlığı üzerinden siyaset yapılmaz.