Diploma Tartışmalarının Türkiye Siyasetindeki Yeri
Türkiye’de siyaset, genellikle ekonomi ve sosyal politikalardan çok, kişisel tartışmalar ve polemiklerle şekilleniyor. 2014’te Recep Tayyip Erdoğan’ın üniversite diploması üzerinden başlatılan tartışmalar, ardından Ekrem İmamoğlu’nun yatay geçiş süreciyle ilgili iddiaların gündeme gelmesi, sonrasında ise birçok başka isimle ilgili benzer tartışmaların yaşanması, siyaset sahnesinde diploma konusunun önemli bir yer tuttuğunu gösteriyor. Peki, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak Mansur Yavaş’ı açıklasa, onun diploması da masaya yatırılacak mı?
Mansur Yavaş’ın Akademik Geçmişi: Şu Ana Kadar Sıkıntı Olmadı, Ama…
Mansur Yavaş, 1983 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Bugüne kadar akademik geçmişiyle ilgili büyük bir tartışma yaşanmamış olsa da, Türkiye’de özellikle muhalefet partilerinin adaylarına yönelik en küçük detayların bile sorgulandığı bir siyasi atmosferde, Mansur Yavaş’ın geçmişi de eleştirilerin hedefi olabilir. Bu durum, Türkiye’deki seçim atmosferinin ne kadar sert geçtiğinin ve kişisel detaylara kadar inen bir siyasi stratejinin ne denli yaygın olduğunun bir göstergesi.
Seçim Sürecinde Klasik Hamle: Geçmişe Dönüp Sorgulamak
Türkiye’de seçim süreçleri her zaman gergin bir ortamda geçiyor. Seçim yaklaştığında adayların yalnızca projeleri değil, kişisel geçmişleri, diplomaları, özel hayatları ve daha önceki görevlerinde aldıkları kararlar da sorgulanmaya başlanıyor. Son dönemde Ekrem İmamoğlu’nun diploması üzerinden başlatılan tartışmalar, yeni bir örnek oluşturdu. Eğer Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı adayı olursa, şüphesiz geçmişteki çeşitli kararları ya da özel hayatı üzerinden bir kampanya yürütülecektir. Diploması üzerinden bir tartışma açılmasa da, belediye başkanlığı dönemindeki yönetim tarzı ve aldığı kararlar üzerinden bir “markaj” yapılabilir.
Gündemi Kim Belirliyor?
Türkiye’de seçimler, sadece ekonomik veya sosyal politikaların tartışıldığı dönemler olmuyor. Aynı zamanda, kişisel tartışmaların, polemiklerin ve manipülasyonların da yoğunlaştığı zamanlar haline geliyor. Mansur Yavaş’ın diploması şu ana kadar herhangi bir tartışmaya konu olmamış olsa da, güçlü bir rakip olarak sahaya çıkması durumunda onun da çeşitli yönlerden hedef alınması muhtemel. Türkiye’nin gündeminin belirleyicisi olmak, sadece diploması gibi konuları tartışmak değil; asıl önemli olan, seçim dönemlerinde bu tartışmaların hangi stratejiyle yapılacağıdır.
Türkiye’nin Gerçek Sorunları Nereye Gitti?
Sonuçta, Türkiye’nin gündemi bugün diploması sorgulanan adaylardan çok daha büyük ve önemli meselelerle dolu olmalı. Ekonomik sorunlar, ülkedeki sosyal adaletsizlikler, Kartalkaya’daki yangın gibi çevresel felaketlerin sorumluları ve işsizlik gibi temel sorunlar hala çözülmeye muhtaçken, siyasetçilerin bu meseleleri unutarak birbirlerinin diplomalarını sorgulamaları, halkı gerçek sorunlardan uzaklaştırıyor. Birçok kişi, Türkiye’nin gerçek gündeminin ekonomik kalkınma, refah artışı ve sosyal iyileşme olması gerektiğini savunuyor.
Bu noktada, 2028 seçimlerine üç yıl kala, muhalefetin veya iktidarın adaylarına dair polemikler yapmak yerine, ülkenin kalkınmasını ve halkın refahını önceliklendirecek bir vizyon ortaya koymak çok daha önemli olmalı. Amerika’daki gibi, ülkelerin liderlerinin ekonomik refahı artırma noktasında ciddi bir strateji oluşturması gerekliliği, Türkiye için de geçerli olmalı. Ancak bizde, liderlerin birbirinin diplomasını sorgularken, halkın gerçek sorunlarına çözüm üretme noktasında oldukça geri kaldılar.
Donald Trump Gibi Bir Lider Olabilmek: Türkiye’nin Eksiği
ABD Başkanı Donald Trump’ın ülkesinin refahını artırma yolunda kendisini bir mafya lideri gibi konumlandırması, ekonomi konusunda son derece etkili bir strateji oluşturdu. Trump, sadece Amerika’nın içinde değil, dünya çapında da büyük bir etki yarattı. Oysa Türkiye’de siyasetin geldiği noktada, liderler birbirlerinin diplomalarını sorgularken halkın refahı gibi gerçek meseleler göz ardı ediliyor.
Türkiye’de siyasetçiler, Donald Trump gibi bir lider olamadılar; ne ekonomiyi ne de halkın refahını artırma konusunda ciddi bir strateji geliştirebildiler. Bunun yerine, sürekli diplomasal çekişmelerin ve kişisel polemiklerin içinde kayboluyorlar. Bu da ülkenin geleceği için kaybedilen zaman anlamına geliyor. Yazıklar olsun!