45 günlük ilk maceramızda doğru kişiyi bulmak için çok çaba sarf etmiştik ve sonunda ufak çaplı da olsa Dubai üzerinden bir ticaret gerçekleştirebilecek bir Afrikalı iş adamı bulduğumuzdan emindik. Ne de olsa kendisiyle gerçek bir ticaret yapıp para kazanmıştık ve artık kendisine güveniyorduk. İlk işimizi yurtdışında gerçekleştirdikten sonra artık Türkiye’ye ithal etmek istedik ürünü, çalıştığımız Afrikalıyla anlaştık her konuda. Ürünün “gümrük vergileri” adı altında talep ettiği ücreti önden gönderdik. Ve sonuç; Dolandırdı bizi, paramızdan da olduk. Yani Afrikalıya hiçbir zaman güven olmaz benden söylemesi. 100 defa güzel iş yaparsınız ama 101’incide sizi satmayacaklarının garantisini asla veremezsiniz.

İkinci gidişim yine orada yatırım yapmayı planlayan ağabeylerimle oldu. Hem oradaki tecrübemden hem de yabancı dili iyi konuşmamdan dolayı beni de davet ettiler. Bu gidişimde beni dolandıran adamı şikayet etmek için bütün makbuzları ve yaptığımız sözleşmeleri yanıma almıştım. Çok motive olmuştum. Afrika’nın en iyi avukatı ne kadara mâl olabilirdi ki? Fakat ilk olarak Türkiye’nin Dar Es Salam’da bulunan elçiliğine gittim. Yasemin hanımı bulmak niyetindeydim canına okuma niyetindeydim beni dolandıranın. Ankara’ya dönmüştü Yasemin hanım ve yeni tayin olmuş, benim yaşlarımda bir bey ile görüştük. Durumumu ve mağduriyetimi anlattım ve ilk fırsatta dava açmak istediğimi söyledim. Aldığım yanıt beni şaşırtmıştı “boşuna avukat masrafı ödersiniz!”. Peki neden? Bütün belgeler burada konuşmalarımız ve yazışmalarımız burada her şey bizim lehimizeyken neden hiç başlamadan vazgeçeyim? Nedeni aslında basitti de biz anlamıyormuşuz meğer.

Madem öyle diyorsunuz bize bir avukat önerir misiniz diye sorduk. Aldığım cevaba dikkat çekmek isterim “bizim böyle bir yetkimiz yok, biz burada kimseye kefil olamıyoruz maalesef, burada hukuk Tanzanya vatandaşları için var ister haklı ol ister olma! Hem size kefil olacağımız avukatın sizi dolandırmayacağının garantisini de veremeyiz!!!” Yemin ederim şok olmuştum, en azından bir avukat öneremeyen elçilik hizmetimiz vardı. bütün bu konuşmalara BM’de genel sekreterlik yapan Adnan ağabey de şahittir.

Peki anladık bize hiç yardımcı olmuyorsunuz en azından “bizim Tanzanya’da yapacağımız iş sözleşmelerini Türkiye Büyükelçiliği nezdinde, şahitliğinde yapabilir miyiz?” iş yapacağımız insanlar dolandırıcılarsa elçiliğe gelmek istemez korkar niyetiyle sorduk. Verilen cevap beni gerçekten şaşırtmamıştı artık “biz ticari anlaşmalarda garantör olmuyoruz”. Yani büyükelçilik bize açık açık kapıyı gösteriyordu da biz ısrarcıydık sanki. O kadar ısrardan sonra elçilikte staj yapan yabancı uyruklu bir kızcağız (sanırım BAE vatandaşı) bize abisinin avukatlık bürosunda çalıştığını söyleyerek adresi verdi.

Elçilikten ayrılırken 100% memnuniyetsiz ve utanç hissiyle ayrılmıştık. Resmen burada ne işiniz var evinize dönün denmişti bize. Şimdi düşünüyorum acaba o adamlar bu sıralar Türkiye’nin baş düşmanı Fetö’nün teşkilatından mıydı? Yine duyuyorduk o grubun Afrika kıtasından nasıl faydalandıklarını. Ama 15 Temmuz’dan sonra daha net görmeye başladık olan bitenleri. Orada bulunan Türk kurumlarında çalışan, Türk menşeili olan iş adamlarının ve o iş adamlarından oluşan teşkilatların gerçekten çok iyi araştırılması gerektiğine inanıyorum. İdealist, uyum sağlayabilen, güvenilir Türk iş adamlarının yatırım yapmasını sağlayan fırsatların devletimiz tarafından oluşturulması gerektiğine de inanıyorum.

ANLAYANLARI ALKIŞLIYOR ANLAMAYANLARA ANLATIYORUZ ANLAYANLARI ALKIŞLIYOR ANLAMAYANLARA ANLATIYORUZ

Hikâyenin devamı yarın…

Editör: Gazete Muğla