Ailece ve mesai arkadaşlarımızla yaşadığımız yaklaşık on gün süren karantina sürecinden sonra vücudumuzu iyice dinler, küçük bir baş ağrısını bile daha fazla önemser olduk gibi geliyor.

Geçen hafta sonuydu; cumartesiyi pazara bağlayan gece yarısı saat 02:15 civarında mide ağrısından şüphelendiğimiz şikayetlerim artınca merkez ilçemizde Menteşe Devlet Hastanesi’ne acilden giriş yaptık. Hastaneye gitmemek için iki gün boyunca direndik önce, ha geçti ha geçecek derken ağrının şiddeti artınca iki büklüm kıvranarak soluğu gece yarısı hastanede aldım. Girişte kaydımızı yaptırıp şikayetlerimi dile getirdim. Boğazda ağrı, eklemlerde ağrı, mide bölgesinde ağrı, ara ara ateş vs… bir hafta önce covit testimin negatife döndüğünü beyan ettim.

Nöbetçi hekim şikayetlerin covit şüphesine yakın olduğunu, Menteşe Devlet Hastanesi’nin temiz hastane olduğunu, covit testi vermem gerektiğini, test sonucu çıkmadan içeri alamayacaklarını beyan edince ağrılarımın şiddetinin daha da arttığını hissettim bir anda şaşkınlığımı gizleyemedim açıkçası. Ya bulunduğum konumdan yaklaşık 5 ya da 6 km mesafedeki Üniversite Eğitim Araştırma Hastanesi’ne gidecek ya da ağrılar içinde kıvranarak (bence sürünerek, o kadar acı çekiyordum ki gece yarısı hastaneye gitmek bana işkence gibi geldi) sabahı test sonucum negatif çıkınca muayene olacaktım bulunduğum hastanede.

Asıl endişelenmeme sebep olan kendi çektiğim ağrının dışında o anda hastaneye kimsesiz yalnız birinin gelmiş olabilme ihtimalinin de olabileceği oldu. Ya da aracı olmayan, cebince o an için taksi parası olmayan birisi de olabilirdi diye düşündüm hemen. Merkezden Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne taksimetre 50 Türk Lirası yazıyor çünkü nerdeyse. Gece yarısı otobüs seferide olmadığını göz önüne alırsak tahliller, muayene işlemleri sonrasında geri eve dönüşünde ne kadar zor olacağını taktirlerinize bırakıyorum. Çok mu ince düşünüyorum, çok mu detaycıyım diye sorguladım kendimi ama hayır, duyarlı olmaktan zarar gelmez. Ne oldum değil ne olacağım demeli insan, bugün başkasının başına gelen bir olayın başka bir gün bizim başımıza gelmeyeceğinin garantisi var mı?

Üniversite Eğitim Araştırma Hastanesi’nin yükü oldukça zaten fazla, tüm ilçelerdeki birçok hastalara poliklinik hizmeti vermekte dahi bazen yetersiz kalıyor duyumlarımıza göre. Merkezi Randevu Sisteminden randevu alma işleminin ne kadar güç olduğunu söylemeye gerek yok sanırım, son zamanlarda günlük hayatta bir çoğumuzun yaşadığı sıkıntıların en başını çekiyor malumunuz. Yoğun bakım için yakın bölgelerdeki hastanelerin yoğun bakım ünitelerinin doluluk boşluk durumuna göre üniversite hastanemizden hasta nakillerinin yapıldığını gözlemliyoruz. Hal böyle iken Üniversite Eğitim Araştırma Hastanesi’nin iş yükünü hafifletmesi gereken ilçe hastanelerinin basit hastalıkları, yapılabilecek basit tahlil ve muayeneleri üniversite hastanesine yönlendirmelerinin altında ne amaç olabilir diye düşündürüyor insanı. Genç doktor kadrosu, genç ve dinamik idari kadrosu ile Menteşe Devlet Hastanesi üniversite hastanesinin iş yükünü azaltacağına neden iş yükünü çoğaltsın ki?

Bugün sağlığımız yerinde olabilir, hastanelere ihtiyaç duymayabiliriz ama yarın kimin kime muhtaç olacağını Allah bilir. “Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin!” Hadis-i Şerif’i gerek sağlık sektörü gerekse diğer tüm kurumlarda çalışan personel ve idareci konumundaki herkesin kulağına küpe olsun. İşlerinin insanların sağlığı ile ilgilenmek olduklarını, yaptıkları bu mesleğin karşılığında emeklerinin karşılığı olarak maaş aldıklarını umarım hatırlarlar.

Sağlıkla oyun olmaz… hastanenin temizi kirlisi olmaz. Bazı anlar olur sağlıkta saniyeler dahi önem arz eder, dakikaların insan hayatı için çok önemli olduğunu düşünüyorum bir insan olarak.

KIZILAY İL BAŞKANINI  ALKIŞLAR MIYIZ? KIZILAY İL BAŞKANINI ALKIŞLAR MIYIZ?

HASTALIĞINDA HASTANENİNDE TEMİZİ KİRLİSİ OLMAZ. Sevgiyle...

Editör: Gazete Muğla