Aynanın karşısında bir sağa bir sola dönüp dönüp bakıyorum kendime… Üzerimde pazardan yeni aldığımız, yarasa kollu kırmızı kazağım.… Çok yakıştı, çok sevinçliyim, bakmalara doyamıyorum.. Babaannem içerden bağırıyor ‘’_ Bir saattir ne yapıyorsun orda? Bakkala gidip ekmek al’’ Sevincim daha da artıyor, böylece kırmızı kazağımı herkes görecek… Babaannemin ‘’ _Kahvenin önünden sakın geçme, adamlar seni görmesin, erkeğin nefsi bir damla çocuğa bile uyanır, sen kendini koruyacaksın! ’’ sözüyle irkiliyorum… Bütün sevincim bitti, öfkeyle cevap veriyorum;_ Ben daha sekiz yaşındayım…….
Köyümdeki bütün kızlara ibret olsun diye anlatılan gerçek bir olay vardır, hayvanlarına iyi bakamayan Gülsüm’ün, babası Hakkı tarafından tekme tokat dövülüp, duvara fırlatıldığı gecenin sabahında nasıl can verdiği... Yaşadığının etkisiyle belki, annesi tek damla yaş dökememişti ardından…. Sessizce gömdüler Gülsüm’ü, henüz sekiz yaşındayken….
Başlık parasıyla alınan Yemen’li Rawan, 40 yaşındaki kocasının evinde, ilk gecesinin sabahında, acılar içinde can vermişti, henüz sekiz yaşındaydı…
Simsiyah saçları, pırıl pırıl gözleri vardı Narin’in ve tıpkı ismi gibiydi bedeni incecik, körpecik…. İsmi gibi hep narin mi davrandılar O’na, yoksa çok mu incittiler O’nu, kısacık sekiz yıllık hayatında….
Çok neşeli, hayat dolu bir çocuktu Zeynep, taki o güne kadar; ağzını sıkıca kapatan bir el, bütün dünyayı da kapatmıştı O’na artık….. Ne olduğunu, ne yaşadığını anlayamamıştı bile önceleri… Kimseler duymuyordu, ama O her gün daha da büyük bir girdabın içine sürükleniyordu…. Küçücük bedenindeki acılar, ruhunda bitmeyen bir fırtınaya dönüşüyordu… Okul defterindekileri silebildiği gibi yaşadıklarını da silmek istiyordu… Ne mümkün? Hep korkuyla, şüpheyle geçen, yaşayan bir ölüye dönüşmüştü hayatı… Çoğu zaman kendinden nefret ederdi.. İçindeki utanç bazen öfkeye bazen de gözyaşlarına dökülürdü… Bugün seksen yaşında da olsa, O hep sekiz yaşındayken, yaşadıklarında kalmıştı….
Rahmetli Aysel Gürel, Anadolu seyahatindeyken mola verdiği bir köyde Ünzile ile tanışır… Henüz sekiz yaşındayken bir kaç koyun karşılığında gelin verilen Ünzile’nin hayatından çok etkilenir ve bütün gerçeği şarkı sözlerine döker ;
……………………………………………………………………………
Varmadan sekizine ergin oldu Ünzile
Hem çocuk hem de kadın
On ikisinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile
Yağmuru kim döküyor?
Ünzile kaç koyun ediyor?
Dayaktan uslanalı
Hiçbir şey sormuyor?
……………………………………..
Gülmenin, yüksek sesle konuşmanın kadınlara ayıp sayıldığı, yasaklandığı toplumlarda, kızlar hayır demeyi de, çığlık atmayı da bilemezler…. Çünkü onlara bedenlerinin de, kendilerinin de, ne kadar değerli olduğu öğretilmemiştir….
Sağlık ve mutluluk dileklerimle…